Yastıkaltı yazısı

featured
service
En zor günler için sakladığımız kara gün akçelerinin kadim sığınağıdır yastık altları. Elbette artık yastıklarımızda eskisi gibi altın ya da para keselerini koyacak küçük gözler bulunmuyor. Artık zor zamanların kalkanı olan maddi güç bankada bir mevduat hesabındadır.Anadolu’da birine selam ilettiğinizde selamı iletecek kişi baş üstüne der. Bunu bir emir telakki ederek başının üzerinde yeri olduğu manasını içerir bu yaklaşım. İnsanımız selamı başının üstünde taşırken parayı, pulu, altını başının altındaki yastığa gömmüştür yoksa uykusunda soyulma tehdidinin bertarafı için geceleri yanı başında tutmak için mi bu yöntemi denemiştir bilemiyoruz.Evlenen çiftler için hala kullanılagelen bir deyim vardır: Allah bir yastıkta kocatsın. Bu sözde, bahsi geçen bir yastık esasen iki yastık büyüklüğündeki birleştirilmiş yastıktır. İki ayrı yastık değil bir yastıkta yan yana olmayı ifade eder ve eskilerin malı mülkü bu yastığın altında durduğu için ortaktır. Sonraları ayrı yastıklar yaygınlaştı. Eskiden çiftlerin çeyiz sandıklarında mevcut bulunan tekli yastıklar çiftlerin küstüğü anlarda yastıkları yanlarında götüremeyecekleri için sandıktan çıkardı. İşte bu tek kişilik yastıklara küstüm yastık denir.Yastığın iyi bir uyku için yeri tartışılmazdır. Kimileri sert ve yüksek, kimileri ince ve yumuşak yastık severler. İyi uyku genelde zihni berrak tutmanın ve gün içerisinde verimli olmanın ana unsurlarındandır. Bilinçaltı muhakemesinin süreçlerin ve uykuda rüyaların derlendiği zamanlara eşlik eder yastıklar. Yastığınız kötüyse sıkıntı büyüktür. Birde yastığınızın altındakiler sizin için dünyalık derdi oluşturuyorsa, uykularınız kaçabilir, rüyalarınız kabusa dönüşebilir.En değerli maddi birikimlerini yastığının altında tutan Anadolu insanından da, o birikimlerin yastık altında kalmasına olan gereklilikten de pek eser kalmadı. Hatta yastık altında tutulacak değerli bir birikim kaldı mı orası da şüpheli hale geldi diyebiliriz.Yastık altında biriktirecek şeyleri yaşanmışlıktan ibaret olan bizler için ise ancak yastığımızın altından yazıyı çıkarıp boca etmek kalıyor. Sadece en büyük sermayemiz olduğu için değil, uykularımızı kaçıran o içine atma belasından kurtulmak adına da bu bir zorunluluğa dönüşüyor.Çağın insanı, küstüm yastığını kucağında gezdirdiği dost sohbetlerinde uykuya dalarken belki bizler gece yarılarında yastık altından çıkarıp kara tahtalara notlar düştüğümüz şiirler yazmak mecburiyetini kendimize iş ediniyoruz. Oysa yastığımızın altından çalınacak düşlerimize sımsıkı sarılarak uyuduğumuz her gecenin çentiği yine yastığımızın üzerinde duruyor.Genci, yaşlısı, kadını, erkeği, fakiri, orta hallisi kısacası kahir ekseriyeti insanlığın yer kürenin hemen her yerinde eş güdümlü bir şekilde elimizi yastığımızın altına atsak çok benzer şeyler görürüz. Biriktirdiklerini harcayamadan ölen ebeveynlerimizden, biriktiremeden harcayan bir kuşağa dönüşmenin derin sancısı yastığımızda lekedir. Biz bu çağın insanları, evet belki ayrı ayrı ama milyarlarcamızla birlikte gençliklerinin baharında bir yastıkta kocadık.Anlatmak için yaşayanların mirasçısı olan bizler, anlatacak bir şeyi olmadan ölenlerin ızdırabını en derinden hisseder hale getirildik. Bu edilgenliğin uykusundan belki ve ancak yastığımızın altındakileri bilerek ve paylaşarak çıkabiliriz. En değerlilerimizi yastık altından alıp hayata kattığımızda; gaflet uykularında boynumuza ağrılar sokacak altındakileri aldığımız yastıklar ve bizi uyandıracak.
Yastıkaltı yazısı