TENCERE DİBİN KARA

featured
service

Daha önce demiş olabilirim, anlayışınıza sığınarak yine diyeceğim; hayatta ne kadar baş var ise o kadar da insan çeşidi var. Dolayısıyla, bakış açısı, hissediş, bilgi ve algı çeşitliliği de ona göre azalır ya da çoklaşır.

Hiçbirimiz bir şeyden aynı tadı almıyor, aynı anlamı çıkarmıyor, ona aynı değeri vermiyoruz. Beyin fırtınası türü etkinlikler bu farklılığımızdan ötürü yapılır. Çünkü, düşüncemiz benzeşse bile ifademiz özelinde farklıdırız.

Farkın veya farklılığın zenginlik olduğunu söyleyenler olduğu gibi, farkı önü alınmaz çatışmalara sebep gösterenler de var.

Farkın fıtrattan kaynaklı olduğuna kani olanlar, sabrın ve hoşgörünün ehli olmaya daha yakındırlar. Bir bakıma öteki de sayılabilecek kişi, davranış ve eylemleri değerlendirirken kendinden pay biçenler de insan fıtratından haberli bu kişilerdir. Daha önce konu ettiğimiz kendini başkasının yerine koyarak düşünebilenleri besleyen de bu bilgidir.

Fark, algılamakla hissedilir, düşünceyle olgunlaşır, eylem ya da davranışla açığa çıkar. Nihayetinde her üçünün süreci de farkın belgesidir. Fark görmezden gelinir veya herhangi bir yöntem ile bastırılırsa hissedişte arıza yaratır. Görmezden gelinen (yine insanın fıtratı gereği) ilk fırsatta kendi gereğini dayatır.

Aklına, farklılığın yarattığı özgünlüğün değerler ve ilkeler üzerinde hemfikir olmaya engel olup olmadığı sorusu gelenler için söylüyorum; insan bütün farklılıklarına rağmen dayanışmalı ortak yaşamı düşleyen canlıdır. Dolayısıyla, yaşamsal ihtiyaç olarak hissettiği her getiri için aklıyla sabrını birleştirebileceği gibi, özgünlüğünü (farkını) toplumsal ölçekte sergilemekten kaçınabilir. İzdüşümünü güdü temelli ihtiyaç kabilinden, özel alanında kısmen yaşar ve tecrübe eder.

En başta insan için geçerli olan medeniyetin sacayaklarından biri, ilke ve kurallara kendini uyarlanmasıdır. Kamusal alan dediğimiz, ortak kullanım alanını ve imkanlarını güvenli kılan kollektif bilincin olmazsa olmazı budur. Bizlere erken yaşlardan itibaren verilen formal ve informal eğitimin amaçlarından biri de ortak yaşam değerlerini kazandırıp otokontrol ve özdenetim becerisini geliştirmektir.

Dolayısıyla, özgürlük alanındaki yüzölçümü farkı veya farkını fark edenlerin bu değerlere sahiplik derecesi belirleyecektir. Hoşgörü, dayanışma ve üretmenin kaderi de bu sahipliğine bağlı. Katılım ne kadar çok olur ise toplumsal uyum ve farkı kabul düzeyi de o kadar yüksek olacaktır.

İnsanlar veya toplumlar kendini tehdit etmeyen farklılığa olumlu anlamda duyarsız kalırlar. Yani, farkın gereği olan hayata ve kültüre olumsuz bakmazlar. Farkın veya farklılığın zenginlik olarak tadıldığı sosyal hayat alanını güvence altına alan işleyişin temelinde yatan bu ilke, değer ve davranış bilgisidir. Daha açık söylemek gerekirse, zamanın ve yarının insanı ya farkı göremez olacak ya da değerli bulup, zenginlik saymak zorunda kalacak. Aksi halde tedirgin ve huzursuz olmaya devam edecek.

Saygıdeğer hocam Prof.Dr. Vedat Bulut’un bana yönelik, “insanı doğanın doğal parçası saymaz iseniz, hem gereğinden fazla anlam yüklersiniz hem de baş edemediği üstünlük psikolojisine maruz bırakırsınız” mealindeki eleştirisine katılmakla birlikte, yaşatan dengeyi bozanların başında farkındalığını yitirdiği gibi dayanışmalı ortak yaşamı reddeden insanlar olduğunun altını çizmek isterim.

Biliyorum, doları olanların dolar değer kazansın diye, arsaları olanların arsa fiyatları artsın diye, kiralık evi olanların kiralar yükselsin diye, akaryakıt istifleri olanın akaryakıt zamlansın diye, bankada parası olanların faizler tavan yapsın çabaladığı, hatta Allah’a yalvardığı şu zamanda bu söylediklerimin “entel dantel” gevezeliği sayılma ihtimali çok yüksek.

Fırsatı buldukları her yerde kapitalizim, emperyalizm, dış güçler, devlet, hükümet, muhalefet ve dolandırıcı insanlardan, edebi niteliği yüksek bir dil ile yakınan canlardan, evlerini satıp dolar aldıklarını duyduklarım, şu dolar bir fırlasa diye heyecanla beklediklerini gördüklerim için beş kuruş etmezliğine de şüphem yok.

Olsun.
Herkes bilmese de her sevdanın şiiri, her düşün bir türküsü olur.
Sahibi gibi her sabahın.

TENCERE DİBİN KARA