Memleket!

featured
service

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda Osmanlı’nın son dönemlerindeki aydınlanma hareketinin izleri vardır. Mustafa Kemal Paşa önderliğinde başlayan Kurtuluş Savaşı mücadelesi ve sonrasında gerçekleşen inkılaplar bir ideolojiyi gösterir, temelinde ise demokrasi ve cumhuriyet vardır.

Dönemi içerisinde sadece Türkiye değil, başta Sovyetler olmak üzere anti-emperyalist mücadele, sömürenler ile ezilenler arasında bir kutuplaşmayı da ortaya çıkardı. Bağımsızlık mücadeleleri 1900’lü yıllara damga vurdu.

Tarihi bire bir ele almak burada olanaklı değil ancak gelmek istediğim nokta, ‘ideolojilerin yok olduğu’ iddiası üzerinedir. Bir ideoloji zayıflar, yerine başkası gelir. Yerel veya genel seçimler yaklaşırken ‘sağı solu kalmadı’ demek bugünkü dünya düzenini gizlemekten öteye geçemez.

Geçtiğimiz yüzyılın başından bugüne değin dünyada pek çok şey değişti. Özellikle coğrafyamızda ortaya çıkan savaş ve yıkımın ‘ideoloji yokluğu’nda ortaya çıktığını ifade etmek safdillik olur. Savaş ve yıkım yeni pazarlar ve yeni kazanç olanakları anlamına gelir. Ülkemizde devlet kurumlarının özelleştirilmesi de bunun en sade örneğidir.

İdeoloji olmadan savaş, ideoloji olmadan halka ait olanların, kişilerin tekeliyetine bırakılması! Bu ‘sağ-sol yok’u değil, birinin diğerine göre nasıl daha da güçlendiğini gösterir. İdeolojik bakmamayı sağlamak tercihtir, bu tercih yine karşıtını güçlendirir, fayda sağlar.

Üzerine basa basa, ‘Sizin olanı sizden alıyoruz’ diyecek değiller. Bu düzen halkı yoksullaştırır, halkın sessiz kalmasını sağlayacak olanların başında ise bireysellik gelir. Bireysel düşünce de toplumsal düzeni sarsar. Öyle değilse, bugün partilerin ideoloji ve programdan ziyade isimler üzerinden siyaset yapmasını, isimlerin parlatılmasını da ‘ideoloji yokluğu’ olarak açıklayalım.

İsimler üzerinde değil, program ve disiplin üzerine bir araya gelen kitleler daha dirençli hale gelir. Bugün ise, partilerin kapıları kişisel istekler ve talepler üzerine aşındırılır, kalan ise pastanın artıkları olur. Bireysel olarak artıklardan alınan pay toplumsal mutluluk yerine bireysel mutluluğu sağlar. Artık ne kadar sağlarsa!

O nedenle, bugün partilerin her biri birbirinin benzeridir. Toplumda heyecanın olmadığı bir seçim dönemini yaşıyoruz. Aslında toplum da hangi sonuç çıkacak olursa olsun, bir şeylerin değişeceğine olan inancı taşıyamıyor. Bu inançsızlığın nedeni de bana göre yine ‘ideoloji yokluğu’dur.

Toplum partilerde bir arada kalınmasını sağlayacak, başarıyı sağlayacak mayayı göremiyor. Bireysel mücadelede hayli zorlu bir süreci beraberinde getiriyor. Koltuk kapma, iş bulma çabası dar bir çevreyi memnun edecek. Ya geride kalanlar ne olacak?

Kavgaların yaşandığı dönemleri özleyecek değiliz. Aşmak gerekiyordu, kavgayla aştılar, ayrıştırmayla aştılar, demokrasi ruhunu aştılar. Yerine yenisini koydular.

GAZETE

Gazete, gazetecilik nedir? Halkın duyması gerekenleri yazandır, göremediklerini görebilendir.

Herkesin sesi, halkın sesi olandır. Taraf olmak, bireysel düşünmektir. Gazeteci toplumsal düşünür. Bu köşe benimdir. Geriye kalan tüm alanlar sizindir. Siz nasıl düşünüyorsanız öyledir!

Memleket!