ÖLÜM DE HAYATA DAHİL

featured
service

Ölüm biraz da gitmektir.
Kalanlara mukayese ve muhasebe yaptırır.

Ölmek canlılığın bitimi olduğu kadar, bazı inanışlar için yeni bir hayatın başlangıcı da sayılır. Ona sebep bu topraklarda, ölen için dünyasını değiştirdi, ebedi aleme göçtü, Hakk’a yürüdü denir.

Ölümü meşakkat veya sınav dünyasıyla vedalaşmak saymak anlayışla karşılanabilir ancak hayatı “tü kaka” bir yanılsama olarak nitelemek insanın kendini ve hayatı sevmesine engel teşkil edeceği için doğru bulmuyorum. Sonuçta “her canlının tadacağı” kuşku götürmez doğrudur, bu tamam, fakat yaşamak nedir, nasıl olmalıdır konusu her halükarda insanın gündemini oluşturur. Dolayısıyla, doymazlık hastalığının, merhametsizliğin, kıyıcılık ve talan esaslı tüketiciliğin önüne geçmek için bu topraklarda boy vermiş kültürün içindeki yeri, akıldan çıkmaması özelinde konumlandırılmış ölüme dair yaklaşıma eyvallah desek de, hayatı değersiz kılan anlayışa mesafeli durmayı ciddiye alıyorum.

Bayramlarda veya ölüm yıldönümlerinde mezarların ziyareti her ne kadar anma amaçlı yapılsa da, farkındalık, hatırlatıcılık işlevi de görmektedir. Bunu destekleyen ve kültür içinde geleneksel hal almış mezar ziyaretleri de çok var.

Bunları dememin amacı, ölüm öncesi diyebileceğimiz hayat bir daha gözden geçirmek ve hayatı anlamlı kılmak adına yapılacaklara öncelik vermeyi önermektir. Başta belirttiğim, mukayese ve muhasebe bunun için gerekli biz ölmemişlere.

Ölmeden evvel ölmek dediğimiz, varlıktaki anlamın tadına erip tamahkârlığı yük etmemek, insanın doğa ile uyumunu bozmamak, varlığın ve yokluğun duru bilgisinden haberli olmak esasına dayalı aşkınlığa erişmektir istenen.

Bilmezden gelmek, akla gelişini ötelemek, korkmak ve telaşlanmak yerine, can yoldaşlarımızdan biri olan ölümü anlayışla karşılamak, hayatın dâhilinde bir kırılma saymak ve gerçekliği adına sevmek irade kullanımını da kolaylaştırır diye düşünüyorum.

Bilmek ve özümsemek, bilip de bilmezlikten gelmekten daha sağaltıcı yaklaşımdır. Biliyorum, bu anlayış ha denince kazanılacak anlayış veya kavrayış değildir. İnsanlık, ölümsüzlük ararken de, ölümü kabule çabalarken de akıl almaz çoklukta inanış ve kültürel deneyim birikime erişmiştir. Öyle ki, bu birikim sanatın, edebiyatın, inanç kültürünün, doğaya müdahalenin ve bireysel veya toplu yaşam alanlarının tercihinde insanın ölçeği/ölçütü olagelmiştir.

Ölümü yaşamak adına, ruhundaki anlamın oylumuna yedirmeyen insanların hayatını mucizevi ve sanatsal tadına erişemeyeceği sanısı var bende. Güzeli görmeye/yapamaya güç, kötüye alet uyarıcı güçlük görülen ölümden insana zarar gelmeyeceğini düşünüyorum.

Şu üç günlük dünyada, değmez dediğimiz her şeyin, niye değmeyeceğinin belirleyici ölçeği pek dile getirilmek istenmese de ölümdür bence. Arsıkmak (ar etmek), pişman olmak, şanlı kalmak, iyi olarak anılmak, iyilik etmek, faydalı olmak, doyasıya yaşamak, huzurlu olmak, kolay can vermek, sürünmek, ölememek gibi iradeyi kullanmada güçlü etkileyicilerin altını belirgin hatla çizen de ölümdür.

Akletmek, tefekkür ve fikri bölüşüp hayatı anlamlı eden bilgiye erişmek, zamanı yılkı atlarının kaygısızlığında kullanmak ihtimali varken, ölümün öğreticiliğini görmezden gelmeyi anlam bozucu sayıyorum.

Ölüm var, öldürme.
Çalıp çırpma, ölüm var.
Ölüm var, bozma duruşunu dağların, yeme yenmezini yetimin.

Bozma yuvasını kuşların, incitme şu canı, gülüşün gülüşe sebep olsun, varlığın bir varlığa süs olarak bağışlasın güveni, toprak senden incinmesin, ölüm var.

Ölüm var, harcama dilini kine kibre, deme denmezi üç kuruşa yar olmak adına, cehalete güç bağışlama küsüp, ellerin elliğini bilsin, gözlerin gözlüğüyle sürsün sefayı, yüreğinin ne işe yaradığını sen de bil.

Ötekin kötülük, giysin merhametli şöhret olsun, bir yolunu bul senden barışa, dişlerindeki köklü beyazı düşün, seni seven kuşlar olduğunu unutma, rüzgarın niyetten bile kirlendiğini hesaba kat, duruluk zamanı altın ederi bil, kıyma ışıltısına kanıp suyun sana yarliğine, ölüm var.

Ölüm var, hayatın herkesliğini akılda ve düzde tut, haklılık hakkın kadar büyütmesin günlünü, enginliği sesini duymadan anlasın sokaklar, kimseler görmezken bile vicdanından tam not almış sen ol, inanmak da bir kabuldür dayatma canı darda bir cana, gülme bir gülüşe hasret gezen şaşkına.

Çekme zulümcünün önünden döşünü, “verme dünyaları alsan da” çocukların düş emdiği sadeliğini, incitme ayaklarını gönül terazisi hatalı insanlar pazarında, sövme ellerinde hayat lekesi bırakan eskiyişe, taşların sustuğunu düşünme, sessizliğin bir sesi var duymazdan gelme, susma sesine muhtaçken darda bir mazlum, ölüm var.

Ölüm var, hile katma ayarına saflığın, tükürme dengesine gelip giden gecelerin, abartma seni de yücelttiklerin gibi, düşün işte madde neler söylüyor, mana hangi halin ödülüdür sen de gör, derdine devaya yorul ama hiçe yorulma, gördüğün eksik içerebilir son sözü senin bilme, azın çok yanı var, kanaata ayarlı, sabrın şeytanı öfkedir bilmeden ölme.

Ne kadar tanıdık değil mi şu yazdıklarım.

Ha bir de, en sevdiğiniz renklerin sevimli halayında, gözleri anasının gözlerinde bir yavrunun, onun kucağına doğru koşuyor olmasının ne korkutuculuğu var, ölüm bile olsa.

Yeterki hayırlısı denenden olsun.

Konu hayat olduğu için ölümden söz ettim.

Gerçeğe hü.

ÖLÜM DE HAYATA DAHİL