Telaşlı kentler

featured
service
‘Yaşamak değil beni bu telaş öldürecek..’Galiba şehirlerimizin de eceli telaş yüzünden geliyor.. İnsanlığın başka dünyalar (gezegenler) aradığı günümüzde belki de öncelikle şehirlerimize bakmamız gerekiyor.Ankara, yaşadığımız şehir. Ankara ülkemizin başkenti. Sizce layık olduğu ya da hak ettiği bir konumda mı? Daha yüzyıl önce, yüksek yüksek tepelerin arasında binlerce yıllık bir kültürü çağdaş değerlerle harmanlayan kentimiz şimdi ne idüğü belirsiz bir kimliksizliği, hercümerç edilmiş bir şablonu bizlere dayatmıyor mu? Yüksek tepelerin eteğinden bakılan kentin tam ortasına, yüksek ve camlı binalar yaparak tam olarak nelere sahip olduk?İstanbul, dünyanın en güzel şehirlerinden biri.. Şu an o şiirlerdeki havasında mı? Şairin, ‘bacımınkiler gibi gök gözlü şehrim, İstanbul’um’ diye seslendiği o güzel kentin gözünü çıkaralı çok olmadı mı? İstanbul’a ihanet edenler elbet kazık çakmayacaklar bu aleme, ama onların bu topraklara attıkları kazığı nasıl çıkaracağız? Sadece kentin değil geleceğe bakış açımızın da silueti bozulmadı mı onca senede?Hangi şehrimizi metruk bir dinginliğin içerisinden çekip sahipsiz kalabalıklara bırakmadık? Kim söyleyebilir tüm bu savurganlıkların ve talan edilmişliklerin duldasında bir şehir kaldı? Hangimiz çekinmiyor, doğasına ve insanına vurulduğu nadir yerleri paylaşmaktan? Çok bilinirse talan edilir fikri hangimizde hakimiyetini henüz kuramadı?İzmir, Bursa, Adana, Antalya, Mersin ve diğerleri.. Hangisi daha bundan birkaç on yıl öncesinin anlatıldığı romanlardakiyle benzer.. Kızgın, bezgin, üzgün, ezgin, azgın yığınlara dönüşmedi mi içimizdeki yalnız bıraktığımız çocuklar. Herkes birbirinin önünde olmakla mı mükellef? Kim ittiriyor her sabah bizi biraz daha uçurumun kenarına doğru?Hep bir telaş, hep bir hız, hep bir yetişme isteği. Nereye yetişiyoruz? Neye acele ediyoruz? Yetiştiğimizde görev tamamlanıyor mu yoksa yeni telaşların dikenli bahçesi mi o uğraklarımız?Şehirlerimizin kurgusu ve inşası bahsettiğimiz bu tabloyla o kadar uyumlu ki.. Binaların da telaşı var, dükkanların, sokakların.. hatta dikilen ağaçlar bile bir yere yetişmek hissinde.. Bunca telaş içerisinde doğru yapmayı becerdiğimiz ve geleceğe devri olacağını düşündüğümüz bir şey varsa şayet yaptığımız yanlışlar o doğruları çoktan götürdü.Bu yazının muhatabı hala planlama yapabilecek ve insanına yaşadığını hissettirecek kentler için azmi ve bakış açısı olanlardır. Hala önceki hataların telafisi olan şehirlerde insana bir umut olabilmek için üzerinize düşen en önemli görev telaşsız bir dünya için telaşa kapılmaktır.Yoksa pür telaş o halin faydasının olmadığını, ilk satırda paylaştığım şiirin en sonunda şöyle anlatıyor şair:‘Özenle yarına sakladığınız sarı lira gibi ömrünüz, vakti gelip de sandıktan çıkarttığınızda, birde bakıyorsunuz ki tedavülden kalkmış…’
Telaşlı kentler