Ülke ekonomisinde bir süredir devam eden istikrarsızlık, yüksek faiz=enflasyon yaklaşımı ve beraberinde getirdiği yüksek döviz kuru. 50 kuruşun üretiminde kullanılan madenlerin bile değeri 80 kuruşa yaklaştı.Gayrimenkuller değer kazandı, üretimle değil, parayla para kazanma ekonomisi tıkır tıkır işliyor. Bu tablo içerisinde ise Akyurt, Ankara’da kira artış oranı ile Ankara’da Gölbaşı’nın ardından ikinci sırada yer aldı. Ülke genelinde de bu durum farksız değil, enflasyon altında ezilen kesimler bırakın ev almayı artık geçinebilmenin derdine düştü.Gözler ise asgari ücretin ne olacağına çevrildi. Ancak daha önceki örneklerinde de görüldüğü gibi asgari ücretteki artış ne yazık kı iğneden ipliğe zam anlamına geliyor. Kaşıkla verilip kepçeyle alınıyor. Ocak ayında uygulanacak olan vergi zamları ve yeni tarifeler ile aynı durumla karşılaşmamak hiçte mümkün görünmüyor.Gündemimiz ekonomi, gündemimiz soframızdaki ekmeğimiz, artan işsizlik, kısacası geçim derdi, yaşama derdi, hayatta, ayakta kalabilme derdi.Yardıma muhtaç kimselere bakmak, destek olmak sosyal devlet anlayışının bir gereği… Hem belediyeler tarafından hem de devlet tarafından gıda yardımı, yakacak yardımı gibi ihtiyaç sahiplerine desteklemeler yapılıyor. Ancak geçen süre içerisinde ihtiyaç sahipleri azalmak yerine günden güne artıyor.Ve maalesef bununla övünüyoruz!Ağababaları hariç, toplum neredeyse tüm kesimleri ekonomik koşullar altında ezilirken, esnaflara değinmeden geçemeyeceğim. Ülke ekonomisinin temel taşı, ilçelerin gelişiminde en önemli pay sahibi esnaflarda bu günlerde ayakta kalabilme mücadelesi veriyor.Ekonomik sorunların suçlusu bulunmuş, esnaflar ve tedarik zinciri günah keçisi ilan edilmişti. Kendinizi esnaf yerine koyun, 10 liraya aldığınızı 13 liraya satıyorsunuz ve bir diğer gün yerine koymak istediğinizde satış rakamınızın da üzerinde rafınıza yerleştiriyorsunuz, sermayeniz günden güne eriyor.Saman, pirinç, kağıt, teknoloji, otomobil, üretim araçları ve neredeyse tüm sektörlerde hammadde ithal edilirken, döviz kuru ile birlikte fiyatların yerinde sayması oldukça ilginç olurdu. Ekonomist filan olmaya gerek yok, enflasyon ile mücadelenin tek ve yegane şartı üretimden geçiyor.Cumhuriyet’in ilk döneminde ülke demir ağlarla örülmüş, lokomotif sektörlerde devlet fabrikaları işletmeye açmış, 1938’li yıllara gelindiğinde bütçe fazla vermeye başlamış, uçak ve otombil üretmiş bir devlet iken, üretimden vaz geçen, neye sahipse özelleştiren, kritik öneme sahip işletmelerini yabancılara devreden bir ülke…1930’lu yıllarda kurulan kağıt fabrikalarının 2000’li yıllara gelindiğinde özelleştirilmesi, alan firmanın da kapıya kilit vurması da en güzel örnek değil mi?Hazıra dağ dayanmaz der atalarımız… Proje ekonomisiyle gelişen rant ekonomisi, Akyurt fuar alanı gibi, yatırımcıların kaynaklarını emlak ve inşaat sektörüne aktarması… Üretimden kaçış, kolay para kazanma olanaklarını toplumun değerlendirmek istemesi….Düşen faizler ile mal, mülk sahibi olmak için kazanılan ve belirli alanlara aktarılan kazançlar…Ne bekliyorduk?Öyle ya toprak ana kendiliğinden üretir ve hazır tepsi de bize çeşitli güzellikleri sunar…Bu olsa olsa güzel bir rüya olurdu!Uyanalım mı?
# onur kök