İktidar Giderken

featured
service

Akp’nin 20 yıllık iktidar yolcuğunun son demleri hissini veren günleri yaşıyoruz. Milenyumun başlarında siyasi ve ekonomik kriz yaşayan bir ülkenin iktidarını devralan Tayyip Erdoğan ve arkadaşları ülkeyi daha önce hiçbir politik ekibe nasip olmamış bir süre zarfında yönettiler. Ve yine hiçbir politik ekibe ya da kişiye nasip olmamış bir otorite alanı yaratarak bu yönetimi tahkim ettiler.

Esasen yaptıkları birçok uygulamadan, kendilerinden önceki hiçbir dönemi suçlayamayacakları kadar uzun bir süre bu ülkeyi yönetmiş bir iktidar var karşımızda. Fakat ne hikmetse hala tek parti dönemleri dahil ülkemizin tarihiyle ilgili çok başka kesitlere fatura edilebiliyor yaptıkları. Bunun adı siyasal iletişim başarısı olmaktan çok yavuz hırsızın ev sahibini bastırmasına dönüşmüştür.

2000’lerin başında başlayan ve tüm kamusal birikimlerimizin satılmasıyla ilerleyen Akp’li yıllar artık satacak bir şeyin kalmadığı ve tamamen halkın sırtına yüklenen vergilerle çevrilen bir kamu hazinesi yaratmıştır. Hovarda evlat misali, atasından kalan mirası birkaç yıllık keyif için satıp savarak iktidarda sürülen saltanatın son günleri hissi yayılıyor.

Bunu sokakta feveran eden insanlardan, her gün her şeye gelen zamlardan, ülkemizden kaçıp gitmek isteyen gençlerimizden, dağılan ve sistemsiz hale gelen bütün politikalardan anlıyoruz. Bunu artık şirazesinden çıkan üslup sorunlarından anlıyoruz. Halkına sürtük diyecek kadar çizgisini şaşıran ‘büyük’ liderlerden, 5 tane tufeyliye ülkeyi peşkeş çeken ‘kutlu davalardan’ anlıyoruz.

Bu yazıları geleceğe birer mektup gibi yazıyorum. 20 yıl sadece dile kolay gibi görünüyor. İleride 20 yıllık bir yönetimin nasıl kendini de halkını da zorluklara maruz bıraktığını daha iyi anlayalım diye küçük hatırlatıcılar gibi düşünelim.

Bir türkü de söylüyor ya; ‘iyilik etmeden başına kakar, beni muhannete muhtaç eyleme’ diye, durumumuz biraz da bunu andırıyor. İktidar bizim vergilerimizle, emeklerimizle, atalarımızdan miras kalanları satarak kasaya koyduğu parayla yaptığı yolu, köprüyü, tüneli başımıza kakıyor adeta.

Yangınlar, seller, heyelanlar… bunların hepsi birer doğal afet. Fakat göz göre göre gelen bu afetlere akılcı hiçbir önlem almayan yöneticilere ne demeli? Dere yataklarına verilen imar izinlerini nerelere yazalım.. Geçtiğimiz yıl ülkemiz tarihindeki en büyük orman yangınları olmasına rağmen bir tane gece görüşü olan söndürme uçağı bile almayan boşvermişlere ne diyelim?

‘Faiz sebep enflasyon neticedir’ gibi hayatın içinde defalarca yanlışlanan absürd tezleri hala canhıraş savunan garabetin iktidarın ayağının altındaki muz kabuğu olduğunu söyleyelim. Çünkü halkın kamburu haline gelmiş enflasyonun temel sebebini oluşturan piyasa ekonomisinde çare arayanlar kendi ayaklarını da kaydırmıştır.

İktidar değişirken, ülkemizin büyüklüğünün hem büyük bir sorumluluk yanı sıra çok büyük bir nimet getirdiğini görmek gerekiyor. Bu topraklar insanlığın ilk yıllarından bugüne havaya savrulan bir tohum taneciğinin bile serpilip geliştiği kocaman bir tarladır. Bu verimli topraklar sadakatle sulandığında ve emek emek işlendiğinde tüm insanlığı doyuracak kadar da büyük bir cömertliğe sahiptir.

İktidar giderken gönül ferahlığıyla anladığımız şey ise, sel gidiyor kum kalıyor.

İktidar Giderken