BİZE DAİR KISA KISA YEKİNMİŞ BULUNDUK BİR KERE

featured
service
Olay nerde geçmiş bilmiyorum.Erkenden işe gelen belediye işçileri bir de ne görsünler; belediye binasının ne kadar camı varsa yerde. Kırmışlar.Belediye yetkilileri başkanın da bulunduğu istişare toplantısında olayın araştırılmasına karar verip işe koyuluyorlar, akşama doğru kırıcı olmaları muhtemel üç kişinin bilgilerine ulaşıyorlar.Bu durumu belde halkı ile paylaşmak için düzenledikleri açık hava toplantıdında, başkanın heyecanlı ve tehditkar konuşması sırasında dinleyicilerden biri kalabalıktan ayrılarak hızla koşmaya başlıyor.Ortamın heyecanıyla zabıtalar ve ahaliden birkaç kişi de olayın faillerinden olduğunu düşündükleri adamın peşine düşüyorlar. Bunu farkeden adam tabanlarından ateş çıkarcasına kaçsa da, ileride kendisini bekleyen polislere yakalanıyor.İte kaka, tartaklana dövüle sürüklenen adam başkanın konuştuğu kürsünün önüne getiriliyor. Ağzı burnu kan içinde ve nefes nefese kalan adamın yüzüne bakarak mikrofona konuşarak soruyor başkan; “Adınız nedir” diye soruyor. Adam güç bela kafasını zabıtaların arasından uzatıp, “Zekeriya” diyor. Başkanın yüzü değişiyor, biraz da şaşkın ifade ille, “Belediyenin camlarını kırdığı düşünülen şüphelilerin kimlik bilgileri bizde mevcut, onların arasında sizin adınız yok, niye kaçtınız?”Dinleyicilerin meraklı bakışları arasında, biraz da korkmuş ve şaşkın halde soluğunu toplamaya çalışan Zekeriya zar zor duyulan bir ses ile; “Ne bileyim işte, bir kere yekinmiş bulundum, daha da dönemedim” der.DELİ OLMASA, ŞİİR YAZAR, TÜRKÜ SÖYLER, SAZ ÇALAR MIYDI HİÇOlayın, Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Emlek Yöresi adıyla ünlü, ozanlarıyla, türküleriyle, şiirleriyle ve kendine özgü kültürel yapısı ile bildiğimiz yerde geçtiğini duymuştumOlay şu:Şiir, türkü ve saz çalma işini hayatının merkezine koymuş bir Anadolu emekçisi, eş dost sofrasında, cemde cemaatta, epey bir zaman türkü, deyiş, düvaz söylemiş, saz çalmış.Bu işleri aşk derecesinde bir bağlılıkla yaptığı için de delice algılanmış. Öyle kabul görmüş, öyle de sevilip sayılmış.İnsan bu, günü gelip Hak çağırınca emaneti teslime eyvallah deyip yakarış ve usulü dairesinde ehil kililerce paklanıp sırlandıktan sonra musalladaki naaşının karşısında O’nun adına konu komşu dahil orada bulunanlardan helallik (rızalık) istenecektir. Öyle de yapılır.Cenaze namazından hemen sonra, tabut mezar yerine taşınırken, yaşlıca bir amca, Hakk’a uğurlanmakta olan Seyit dayının eşinin yanına yanaşır, acısını paylaştığını ifade edip, baş sağlığı diledikten hemen sonra Seyit dayıyı kastederek;“gız Safiye rahmetlik Seyit ağa biraz deli falan mıydı?” diye sorar.Safiye ana sorulan sorunun münasebetli veya münasebetsiz olup olmadığını dahi düşünmeden, acısına yeniden dönmek telaşıyla cevaplar; “gurban oluyum İrbaham Emmi, deli olmasa, şiir yazar, türkü söyler, saz çalar mıydı heç?” der.OKUMASI YAZMASI YOKTU AMMA O’NDAKİ GAYRETİ BİR GÖREYDİN“Diye diye ağlamak” olarak bilinen durumlar yaşanır Anadolu’da. Sade Anadolu’da değil bir çok kültürde vardır bu.Hakk’a yürümüş bir canın cenazesi başında yakınları veya orada bulunan her hangi birisi içinden geldiği biçimi ile, dünyasını değiştirmiş canla ilgili düşüncelerini sesli olarak ağıdına katar. Bunlar sözleri hüzün yaratan maniler olduğu gibi, daha ziyade, iyi insan olduğunu belirten, bilgi, beceri ve yeteneklerini konu eden türkümsü ezgilere de banılmış övgü veya anılardan dem vurulur. Etkileyici olur. Hatta bunlar sonraki sohbetlerde kısa süreliğine bile olsa arada bir konuşulur.Günün birinde yine bizim oralarda, çok mukallit ve sevilen bir can, altmışlı yaşlarda iken vefat eder. Konu komşu, duyan bilen herkes cenaze evine birikir. Hizmetler ile ilgili hazırlıklar yapılırken, yakınları feryat figan, dövüne dövüne ve kimileri de diye diye ağlamaktadırlar. Mümkün mertebe kimse gürültü çıkartmamaya özen gösterdiği için diye diye ağlayanları dedikleri gayet anlaşılır halde duyulmaktadır.Bir ara kederli eşinin, bayılacak kadar takatsiz kaldığı bir anda dışarı çıkarılması istenir. Kadıncağız tam o arada, kollarından tutanlardan destek alarak ayakta durduğu bir anda, eşiyle ilgili “sendeki akıl kimde vardı ki, okuma sendeydi, yazma sendeydi “ dedikten sonra gençlerden biri teyzenin yanına gelip, az da kulağına eğilerek; “yenge, dayım okuma yazma bilmiyordu, bu konuyu kapat” der.Gencin uyarı sesinin tınısı yitmeden teyzem başlar;“okuma yazma bilmiyordu amma, O’ndaki gayreti bir göreydin”YENİ YILA ŞİİRCEIssızlıktır giydiğim, bana başka ten niye? Sen varsın ya daha ne ,anlamadım ben niye? Bence ikiyiz diye bu hayat da dört yüzlü, Bu gün günlerin ilki, bu sendeki dün niye?
BİZE DAİR KISA KISA YEKİNMİŞ BULUNDUK BİR KERE