İstikbal nerede?

featured
service
ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya. ona sorarsanız : “lafı bile edilmez, mikroskobik bir zaman.” bana sorarsanız : “on senesi ömrümün.” Nazım Hikmet2020 yılı tasını tarağını toplamış giderken geride bırakmadıklarıyla hatırlanacak gibi görünüyor. Bu yüzyılın ilk salgını oldukça tedirgin edici bir hal alarak ilerliyor. Virüsün mutasyona uğraması bir nevi yaşama tutunma çabasının göstergesi değil mi? Mikroskobik bir canlının bile hayata tutunmak için çok çeşitli koşullara uyum sağladığı dünyada insanoğlunun böylesi inadını nereye koymalıyız?Doğa olaylarının hepimize inceden mesajlar, zaman zaman da dersler verdiği bir yılı bitiyoruz. Bence 2020 sadece bir yıl değil belki önümüzdeki belli bir süreyi içerecek bir ‘dönem’ olarak kayıtlara geçmelidir. Yer kürenin ısındığı ve bu ısınmanın çok çeşitli sorunlara yol açtığı bu sonuçlardan bazılarının Samanyolu galaksimizde yeni yaşam alanları aramanın gerekçesi olduğu bir dönemin için geçiyoruz. Yer kürede gıdanın neredeyse tamamen kimyasıyla oynanmış şekilde üretildiği enteresan bir dönem için olduğumuz. Klasik (ama haklı) bir sistem eleştirisinden çok daha ötede bir anlatının figüranlarıyız. Herkes bir yönüyle gidişattan memnuniyetsiz ama kimse durmuyor. Örgütlü bir atalet üzerimizde ve bize bir kukla misali yön veriyor. Bir yandan dünyayı kurtarmayı arzulayan ama niyetlenilmemiş sonuçlarıyla maruf bir teknoloji alanı ve yine dünyayı kurtaramama ihtimaline hazırlanan bir bilimsel nakliye mecrası. İnsanlık tarihinde hiç bu kadar yakıcı bir sorunla karşılaşmadı. Yer küre alarm veriyor ve insanlığa kar hırsına değil doğaya ve yaşama saygılı eylemlerde bulunmasını salık veriyor. Bu bir yok edici isyana dönüşmeden insanoğlunun bu uyarıya kulak vermesi gerekir.İnsanoğlu başka gezegenlerde hayat formları aramakla ve belki buna alan yaratmakla uğraşırken elindekinden bu kadar hoyratça vazgeçebilecek duruma gelmesi ne kadar üzüntü verici. Üstelik belki de bunu 8 milyar insan adına karar alıp uygulayan bir avuç sözüm ona yönetici planlıyor.Ülkemizden pay biçelim mi?Kaz Dağları’nın yeryüzündeki cennetlerden biri olduğunu söylemeye gerek yok. Ve maden arama şirketlerinin talanına açıldı. Doğaya sahip çıkmak isteyen insanlara türlü yaftalar yapıştırılarak küresel sermaye sahipleri ülkemizin ve insanlığın doğa harikalarından birini mahvetti.Karadeniz’in doğa harikası yaylaları, dereleri ve ovaları yine maden şirketlerine ve çeşitli santrallere peşkeş çekildi. Ve o coşkun akan derelerin birçoğu geri gelmemecesine kurudu. Bu fenalığı ancak insan yapabilirdi doğaya!Başımızı kaldırıp göğe baktığımızda gördüğümüz yüzlerce yıldızdan çok daha fazlası olduğunu bilmek ve bilimin bizlere sadece bizim galaksimiz olan Samanyolu gökadasında bile milyarlarca gezegen olduğunu söylemesinin bir anlamı olmalı. Samanyolu’nun komşusu olan Andromeda galaksisi bizim galaksimizden daha büyük ve 2,5 milyon ışık yılı uzaklıktadır. Yine Andromeda’nın bünyesinde 1 trilyon yıldız bulunmaktadır. Dünyadan çıplak gözle görülebilen en uzak gök varlığı olan Andromeda bize en yakın büyük galaksidir. Bilimsel hesaplamalara göre Andromeda ve Samanyolu galaksileri 4 milyar yıl içerisinde çarpışacaklar.Yazıya mikroskopla görülebilen bir virüsle başlayıp teleskopla görülebilen bir galaksiyle devam etmek ironik gelebilir ama bunlar birbiriyle bağlantılı konular. Virüs ve benzeri formlardan çaresizliğe doğru ilerleyen insanoğlu kurtuluşu başını göğe kaldırıp geleceğini göklerde aramaktadır. Elindekinin değerini bilmemenin acı ve acımasız bir neticesi olan bu durum insanlığın bütünlüklü ve hızlı dönüşümüyle yavaşlatılabilir.Bir önceki paragraftaki bilgileri vermeminse bir amacı var. Bu amaç antroposantrizm denen her şeyin merkezi insanı koyan ve tüm kainatı sadece kendisi için yaratılmış sanan insana bir tokat niteliğindedir. İnsanın zihninin bile algılamakta zorlandığı coğrafya ve zamanları görerek doğru bir yaşamın peşinde gidilmelidir. Talan ettiğimiz dünyamız gibi uzayda kendi kurallarını işletecektir ve bu kurallara alışageldiğimiz torpil maalesef işlememektedir. Bu yazıyı hasbelkader buraya kadar okuyan herkese söylediklerimi daha iyi anlayabilmeleri adına ünlü gökbilimci Carl Sagan’ın Soluk Mavi Nokta isimli kitabını öneriyorum. Kitaba ulaşamayanlar içinse YouTube’den aynı isimli birkaç dakikalık videoyu izlemelerini tavsiye ederim.Kısacası; böyle bir biçimini istemeyerek ve gönlüm el vermeyerek söylüyorum, maalesef istikbal göklerdedir.
İstikbal nerede?