Bertaraf olmak

featured
service

“Taraf olmayan bertaraf olur.” Yani ortadan kaldırılır, yok edilir, yaşayamaz.

Tarafını seç, safını belirle ki, sen de huzura giden yoldan payını al…

Bir insan gerçekten de taraf olmalı ancak bu ‘bertaraf’ olmamak adına yapılıyorsa eğer, pastanın diliminden pay sahibi olmanın peşinden gidiliyor demektir.

İdeoloji, ülkenin geleceği adına düşünülen ve paylaşılan fikirler, birlikte hareket etme, paylaşabilme ve bununla ortaya çıkan siyasi yol ve yöntemler elbette ki değerli. Bunun bir parçası olmak ve inandığımız değerler doğrultusunda hareket edebilmek insanı insan yapan özellikler arasında yer alıyor.

Kölelik, feodal düzen, otokrasi, faşizm, demokrasi, geçmişten günümüze insanlığın yaşayış şekline dair kurulan düzenler, kötüden iyiye aynı zamanda insanlığın mücadelesini de anlatıyor.

Günümüz dünyasında ise kazanılmış hak ve hürriyetlerin kapitalizm tarafından nasıl yerle bir edildiğine tanıklık ediyoruz. Dünyanın bir çok ülkesinde yaşanan devrimlere baktığımızda dayanılmaz hale gelen yaşayış biçiminden nasıl bir çıkış yolu bulunulduğunu da görüyoruz. Artık bir işkence haline gelen sömürünün çeşitli halleri bir süre sonra ‘boyun eğmeme’ içgüdüsü, siyasetin varlığı ve örgütlü olmanın bilinci ile başka bir yaşayış şeklinin olanaklı olduğunu gözler önüne seriyor.

Toplum için doğru olan yerine hangi yönetim biçimi olursa olsun gücün yanında olarak ‘bertaraf’ edilme korkusu ile hareket etmek geçici kazançlar elde edilmesini sağlayabilir. Ancak unutulmamalı ki, köhneyecek sistemin inşasında koyulan her tuğla sağlam zemin üzerine inşaa edilmediği için yıkılacaktır.

İçinde halkın olmadığı, geçmişte köle sahiplerinin, soyluların, bugün ise burjuvazinin kazandığını sandığı, taraf olanların ise payını aldığı sistemler geçmişte olduğu gibi yine ardında yıkıntılar bırakacaktır.

Yıkıntılar içinden, toplumun küllerinden yeniden var ettiği Cumhuriyet rejimleri bugün yine otokrasiye dönüşüyor. Dünya genelinde ülkelerin ‘liderler’ tarafından yönetildiğini görüyoruz.

Seçimler, kurulan sandıklar bir aldatmacanın parçası haline gelmiş durumda. Toplumlar salonlarda sergilenen tiyatroların adeta izleyicisi olmuş.

Bitti denilen ancak devam eden savaşlar, yaşanan acılar, sömürerek gücüne güç katan devletler, sözde demokrasi adına atılan bombalar, halklar adına demokrasi ve özgürlük mücadelesinin bitmediğini gösteriyor. Güçlü devletlerin ve onlara egemen olan bugünün soylularının durmaya niyetlerinin olmadığını da görüyoruz.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, 1 Mayıs, 1 Eylül Dünya Barış Günü, bizlerin bir çırpıda tebrik mesajları ile kutladığı günler olsa da tarihte insanoğlunun özgürlük mücadelesini anlatan hikayelere sahip önemli günler.

Her şeyin içini boşalttığımız gibi bugünleri de 14 Şubat Sevgililer günü kıvamında kutladığımızda tarihte yer alan bu günleri de değersizleştiriyoruz.

Tarih tekerrürden ibarettir derler… Yaşadıklarımız dünyayı nereye taşıyor, belki bir kısmına bizler tanıklık edeceğiz, belki de gelecek kuşaklara geçmişte olduğu gibi büyük acılar bırakacağız.

Güç mücadelesinin yıkıcı hale geldiği bir dönemden geçiyoruz. Tarih bilmek bu açıdan daha değerli hale geliyor. İçinden geçtiğimiz dönemin benzerleri çoktan yaşandı.

Bundan ders mi çıkaracağız yoksa, sırf ‘bertaraf’ olmamak için bu oyunun bir parçası mı olacağız?

www.onurkok.com.tr

Bertaraf olmak