Keçiboynuzu

featured
service
Sahil kentlerinde yaşayanlar dalında görmüş ve yemiştir illaki ama bizim gibi Anadolu’da yaşayan çocuklar için keçiboynuzu, çerçi demektir.Çerçi’nin anlamını yaşı yetenler bilir, sanırım bizim kuşaktan sonra çerçilerle beraber Çerçilik’te hakkın rahmetine kavuştu. Gerçi artık mahalle bakkalının bile kalmadığı bir dönemde çerçilikten bahsetmek nostaljinin dozunu kaçırmak oluyor. Omzuna geçirdiği bir uzunca sopanın iki yanına astığı genişçe çuvalının içine topladığı hurdaları ve eski eşyaları alan kendine çerçi denilen yaşlıca adamlar karşılığında ne mi verirdi?Önce mahalledeki çocuklardan patlak top, eski çarık, defalarca yırtığı dikildiği için artık dikiş tutmayan soğukkuyu, kara lastik ve bakır eskileri toplar; onlara karşılık bir kefesine küçük ağırlık koyduğu tartısında tozlu çay bardağıyla ceplerimize kırık leblebi, leblebi şekeri, iğde ve keçiboynuzu verirdi. O çocukluğumuzun aburcubur reyonuydu. En nadide parçası ise keçiboynuzuydu. Bazen bayat olduğunda dişimizi bile kırardı ama yine de onu yemek büyük bir keyifti.Ömrünün otuz beş – kırk yılını çalışarak geçirip son demlerinde beş – on yıl çalışmadan (artık mümkün değil) geçirmek için yaşıyor insan.Gençlerimiz on beş – yirmi yıl eğitim görüyor; belki eğitimin kalitesinden belki sistemin kötülüğünden neredeyse hiç eğitim almamış gibi mezun oluyorlar.İnsanlar birbirlerine emek veriyor, büyük özveride bulunuyorlar ve sosyal ilişkilerini besliyorlar fakat zamanı geldiğinde sanki sadece birkaç damla suyla sulanmış bir çiçek gibi hızlıca soluyor.Bir iş ya da yatırım için belki bütün birikiminizi koyuyorsunuz ortaya ama öyle hızlı buharlaşıyor ki..Babamın bir lafı vardı, beni keçiboynuzu yerken gördüğünde yinelediği, ‘Oğlum bir gram bal için bir kilo odun yiyorsun..’İşte insanoğlu da bizim keçiboynuzu gibi yaşıyor. Küçük kazanımlar uğruna çok büyük emekler veriyor, bazen dişinin kırılmasını da göze alıp o bir gram bal için savaşıyor. Halbuki belki de ondan çok daha az emeği verip çok daha verimli sonuçlar alacakken neyin cezbesidir bilinmez kapılıp gidiyor. Keçiboynuzu çocukken güzel, neden derseniz çocukken her şey çıkarsız ve menfaatlere odaklanmadan yapılıyor. Çocuksanız bir şeyden ne kadar büyük kazanımlar elde edeceğiniz değil ne kadar büyük keyif alacağınız önemli oluyor. Elbette söylemek istediğim kısa yoldan köşe dönmeci bir mantıkla az emek verip büyük sonuçlar almak değildir. Ama insan verdiği emeği karşılayacak bir sonucu hep umuyor.Emek zayi olmadan sızlar mı yürek; der bir Anadolu türküsü, sanki keçiboynuzuna yazılmış hissi verir bana hep. Bense büyük karşılıklar beklemeden bazen dişimi de gözden çıkarırcasına büyük bir keyifle yerim keçiboynuzunu.Emekliliğinde belki de babam dönüp şöyle diyordur çalışma hayatına, bunca emek bir gram bal için miydi?
Keçiboynuzu