Barış insan için düş olmaktan çıkmalı artık.
Paranın gücüne olan itaat bir yerinden yara almalı diyorum. Yer yüzünün değiştirici canlısı olan insan tümden başkalaşmadan temel gereksinimi olan gavenlik rahatlığına ermeli.
Paranın gücünün kırılması veya teknik anlamdaki yerine oturtulması demek, insanın dayanışmacı, merhamet ve sevgiye dayalı gücüne alan açmak demektir.
Hem böylece korkulan şeylerin de niteliği ve tüketim oranı değişecektir.
Eskinin tekrarı eskinin alışkanlıklarını ve kültürünü yaşatacağından, döngü dediğimiz hayatın çevrimi şu meşhur “kısırlığında” devam edecektir.
Bilime çok iş düşmekle birlikte, “paradigma” dediğimiz, değiştiğinde sorun olacağı düşünülen eğilim ve uygulama örgüsünün insanın haslığına ayarlanması için cesaret de gerekir.
Dünyanın küresel güç odakları, bu olmasın diye insanı korkutuyorlar. Bunun için ve kapitalizmin işleyişini kolaylaştırmak çabasındalar. Bilim eli ile insanı, toplumu ve onların davranışlarını (refleksleri dahil) manipüle edilebilir sınırlar içinde, ölçeklendirmek, sayısal verilerle ifade etmek derdindeler.
İnsan, sayılarla ifade edilmeyecek kadar derinliği, yeteneği, özellikleri ve duyguları olan canlı türü. Dolayısıyla formüle edilmiş ve ticari işleri seri hale getiren sertifikalandırma amaçlı işleyişin sınırlarını aşan yapıdadır. Bir de geleneksel etkileyenlerden kaynaklı, coğrafi bileşenlerden, beslenme ve inanç öğelerinden kaynaklı özgünlüğü var. Bunların hesaba katılması, müsamaha gösterilmesi, tek tip (kapitalizmin işini kolaylaştıran) işleyin çeşitlendirilmesi gibi şeylerin zamanla birbirine anlayışlı olmayı, birbirini sevmeyi en önemlisi de birbirini anlamayı getireceği kuşku götürmez.
Dünyayı kasıp kavuran savaşlar kadar, savaşları zaruri kılan, hatta emperyalist işleyişin altında yatan, herşeye rağmen parasal güç sağlama hırsı dünyada şimdiye kadar barışın olmadığı gibi bundan sonra da olmayacağının propagandasını yapmakla da ilgili. Başkalarını korkutmak adına silah gösterenler/övenler, güç gösterenler/övenler, soy özelliklerini veya inançlarının gereklerini ötekileştirmek pazarına sürenlerin üst aklı da aynı güçlerin birleşik gücüne dahil.
Göreceli barışı kendi amaçları doğrultusunda dayatan yalnızca paranın akarını sağlama almak düşüncesinde olan irili ufaklı güçlerin de başat gücü budur. İnsanı kendi geçmiş hakkında bilgilendirmek isterken de, geleceği ile ilgili kestirimlerde bulunurken de, onun bulunması gerektiği yerin ölçüp biçilecek, yani kontrol edilebilecek sınırlar içinde olması gayretindeler. Buna rağmen, kendi gerekleri sebebiyle sınırları zorlayan, kişi, düşünce ve eylemleri öcü gösterip, çok boyutlu müdahale etmekteler.
Kısaca şunu söyleyebiliriz, dünyada olup bitenlerin insanın özgürlüğü ve barışından ziyade büyük ölçekte kurgulanmış işleyişe göreliğini ayarlamak amaçlı eylemler olması muhtemel. Yani, üzülerek söylüyorum, insanın her varlığı küresel ölçekli ticaretin vurdulu kırdılı ortamında paraya endeksli değer niteliğinde farklı araçlarla sürdürülen her savaşın girdisi ve çıktısı edilmiştir.
Nüfus gücünün, mal varlıkları ve kültürel varlıklarının, bugünlerinin ve yarınlarının sahibi edilmeyen insanlar ve milletlere yoksulluğu, cahilliği, köleliği ve hatta ölümü dayatan endişeli güçlerin akılsız olduğunu düşünmüyorum. Ancak, hayatın anlamına dair doyurucu tadın farkındalığını yitirmiş olduklarına inandığımı söyleyebilirim.
İnsan zekasının edeple ilişkisini yitirdiği kavşaklarda, zekanın sahipleri sürüleşir.
Sürü de güçlünün güttüğüdür.
Dünya ve insanlık, farklılığımızı düşmanlık adına yönetenlerden kurtulmalı.
İlistire çevirdikleri yeryüzünü aşkın yüzü etmeye aday olan güzel insanlar geçmeli dümene.
Vicdan markajında akılın egemenliğinden söz ediyorum.
Hepimiz için.
Yorumlar kapalı.