İnsan için, işleyişin gittikçe önemsizleşen parçası haline geldi denebilir mi diye sordum kendime.
Artık akıl hocası diyebileceğimiz yapay zeka var. Öğrendikçe öğrenen, duygudan yoksun, fikre varacak akıl yürütmeden yoksun, ahlaktan münezzeh (sorumlu tutulmayan, uzak) ve temesiz bilgilerden bile hayran bırakan kurgular üreten, emre amade bir olanak.
İnsan ise, soran, dilenen, acziyetini itiraf etmekten çekinmeyen, bundan hicap duyma hassasiyeti yok denecek kadar azalmış, gereksinimlerinin ciddiyet boyutunun farkındalığını büyük oranda yitirmiş, her şeyini sanal sanan hatta sosyalleşmeye tenezzül etmeyen yarı dijital halde gibi. Bir de, derinlikten/felsefeden korkmuşluğu, eleştirel aklı boğucu ve aşırı ciddi bulan, fırsatı bulunca bireyselliğini sonuna kadar yaşayan, tasarlanmış roller arasında nefes nefese kalmışlığı var.
Herkes böyle değil tabi.
Böyle olmayanların mecbur edildiği düşünüş, davranış veya yaşayış tarzı gidişatı değiştirecek güçte veya yapıda değil.
İşleyişle ilgili şunları söyleyebilirim.
Bir; canlıların doğal hali ile yaşayacakları doğal ortamlar tahrip edilmiş ve edilmektedir. Dolayısıyla, hep söylediğim mühendislik müdahaleyi kaçınılmaz hale getiren bu durum, müdahale gücünü elinde bulunduranların çıkarlarının dışında bir duruma evrilemezmiş gibi gösteriliyor. Yani, doğal dediğimiz her şey “ilkel” ve “ekonomik olmayan” döngüdür. Buna izin vermek, gittikçe hayvanlaşan veya duyarsızlaşan insanın yüksek yararına değildir.
İki; çağın insanının temel ihtiyaçlarını karşılamak, özellikle dünyadaki dağılımını gerçekleştirmek sanıldığı kadar kolay değil. Marketten ekmek almanın öncesi, binlerce iş akışının, yüzbinlerce çeşit işlerin ayrıştırılmasına, sadeleştirilmesine bağlı ve indirgenmiş basitliktir. Bunu gerçekleştirebilmek için, sadece etik davranmak, kararları ahlaken ve herkese eşit uygunlukta almakla olacak iş değil. Bunun için gerekirse savaş yapılabiliyor, gerekirse çeşitli boyutlarda ve gereği kadar ödünler verilebiliyor. Çünkü, dünyanın her yerindeki insanların öncelikleri birbirinin aynı değil. Hal böyle olunca da mühendislik işlerin eşgüdümleyicileri merhamet, vicdan veya adil olmak adına zaman kaybetmek istemiyorlar.
Üç; insan nüfusu arttıkça, hizmet alanları çeşitleniyor, kaynaklar azalıyor. Küreselleşme dediğimiz duruma dayalı olarak da hastalık, isyan, başıbozukluk, talan ve bunun gibi bir çok şey çabuk yayılıyor dünyaya. Döngüyü tıkayan bu durumların önüne geçmek, neredeyse tek elden yönetmek adına, otokontrolüne güvenilmeyen insanı küresel düzeyde kontrol ihtiyacını doğuruyor. Bunun, “adillik veya insan hakkına uygunluktan” önce halledilmesi gerektiğini düşünen durumun küresel “aktörleri” psikolojik olarak kendilerini haklı, yorgun ve yoğun meşgul sayıyorlar.
Dört; herkesi duyarlı, sorumlu ve işin farkında olarak işlere ortak edeceği umulan eğitim-öğretim, iş başında deneyimlendirme, pay vererek güdüleme, ödül ile bilinçli kılmanın her aşaması kapitalist anlayışın, en basit söyleyişle “kar etme” çabasının işgali altına girmiş haldedir. Bundan dolayıdır ki, yönetici kesim ile üretici kesim arasındaki alanı, aracı kesimin horluk ve kabadayılık tüten “kazan kazan” mantığındaki uygulamalar doldurmaktadır.
Beş; ta baştan herkes tarafından meşruluğu kabul esilmiş ve silahlı yapılarla korunan çok boyutlu etkin güç, tüm dünya insanlığının kaderini belirleyen değişmezliğini sürdürmektedir. Zaman zaman bilimi, inançları ve ekonomik girdileri “işleyiş düzeninin yararına” manipüle eden bu gücün, dünya üzerinde bölgesel dağılımıyla ilgili yaşananlardan uzun süre muzdarip olan halklar, milletler ve devletler var. Savaşlar, göçler, kıtlık gibi bu durumların bölgeleri arada bir değişse de sonuçta var olmaya devam etmekteler.
Altı; Dünya’da olup bitenlerin getirdiği yeni koşullara, insanı ve onun ruhunu uyarlama girişimlerinin imkan zenginliği şaşılacak derecede çeşitlenmiş ve artmıştır. Bu imkanların çoğu teknoloji ve dijital veri etkileşimli imkanlardır. Bu konuyu çok tartıştık ancak yine vurgulamakta yarar var. İnsanın bireyselliğini bireyciliğe, duyarlılığını duyarsızlığa, hatta sorumsuz özgürlüğe, dayanışmasını tekbaşınalığa eviren en etkili imkanlar bu tür imkanlardır. Teknolojik imkanlar ve onların içeriğini oluşturan dijital örüntüleri kastediyorum.
İnsanın bulguları, bilgileri ve tecrübeleriyle birlikte sezgisinin ürünlerini eşsiz biçimde sınıflandıran, damıtık veya derişik veri haline getiren, komutla veya başka etkileşim türleriyle insanın sorularını cevaplayabilen teknolojik aşama, insanın insanla bilişme ortamını ortadan kaldırdı kaldıracak. Bu da, doğal olarak, insanın insana ihtiyacı kalmadı yanılgısını inanç edip pekiştirecek. Hal bu olunca, insanın iç işleyişinde, belli bir süre yanılgı olarak hüküm süren minnetsizlik kibiri yerini zamanla yalnızlığa, anlamazlığa ve hatta ne yazık ki ilaca bırakacaktır.
Sonraki zamanın insanı şimdiki ruhta veya bilinçte olmayabilir, öncelikleri farklılaşabilir, hatta anatomisi karışım/bileşim ortaklığına evrilmiş olabilir. Böyle olabilir diye de bizlerin tasavvurundaki, anlamın değerlediği insanı ve insanlığı savunmaktan vazgeçmemek gerek.
Yoksa umut kalmaz.
Gerçeğe hü.