Gitmek hep ayrılıktır

featured
service
Gitmek hep ayrılıktır.Bizim oralarda çocukluğumdan beri duyagelirim; ayrılığın gurbetli çeşidini tarif etmek için “eşikten ötesi gurbettir” derler.O zaman, tarım ağırlıklı iş ve işleyiş sebebiyle olsa gerek, toprağı olan aileler doğdukları yerde doyabiliyorlarmış. Gurbet denen ayrılık doğurgusu yaşantı, daha çok topraksız ailelerin katlandığı çetinlikti. Dar çevre ve sosyal ilişki koyuluğu dolayısı ile bu çetinliğin öğrettikleri hemen herkes tarafından tecrübe listesine ekleniyordu. Bu da, yurda, toprağa ve kültüre sıkı sıkıya bağlılığa sebep oluyordu.Bağlılık, ayrılığın tadını acıya çevirir. Bu her bağlılık ve bağımlılık için böyledir. Anadolu’daki insanların imeceli geleneğinin mayasını oluşturanlardan biri de budur. Herkesin özgür hissettiği ve ait olduğuna inandığı taşınmaz zenginliklerin anlamsal derinliği bu bağlılık ile ölçülür. Herhangi bir nedenle bu anlam bağını yitirdiğiniz andan itibaren, sizi toprak, toplum ve onlara karşı sorumlu olmaktan azad edersiniz. Bu defa başka bir özgürlük havası eser ruhunuzda. Ancak, inşaa edeceğiniz anlamların zemini de ömürleri kadar değişken ve bozulgan olur bu tür özgürlükte. Saman alevi gibidir özgürlüğün köksüzü.Ankara Üniversitesi Cebeci Yerleşkesi’nde, Eğitim Bilimleri Fakültesi öğrenciliğim yıllarında, birkaç arkadaşımı ellerinde çok ilgimi çeken başvuru kağıtlarıyla görmüştüm, söylediklerine göre Avrupa devletlerine, Amerika ve Kanada gibi ülkelere vatandaş olmak için doldurulup bir yerlere veriliyormuş. Yani gideceklermiş.Yüreğim burkulmuştu.Ayrılık ve gurbetin olası tahribatını da geçtim; içimi acıtan şey, kendi yurdunda okuyup ellerin yurdunda iş güç sahibi olmak için garsonluk ve komilikten başlayarak önce yabancı dil öğrenmek, sonra oralı birinin yanına ev ortağı olmak, harçlık biriktirmek gibi güdük bir amaca razı olmaktı.Çağın koşulları ve getirdiği imkanların değiştiriciliğine aşırı dirençli kalamayabilir insan, bunu anlayışla karşılıyorum, ancak benim kafama takılan umudun ve umutsuzluğun yarattığı delice kopuştur. Bu durum, önü alınmaz savruluşlara, aidiyet yoksunluğunun yaratacağı kimliksizliğe, huzursuz ve kırgın bir ruha, ötekileşmeye ve en kötüsü de yurtsuzluğa giden süreci doğurmaktadır.Son günlerde, eleştirel ifadeler içinde gençlerin, geleceğe dair umutlarının kalmadığını beyan ederek memleketlerini terk etmek istediklerine dair dedikodular geçiyor.İnsanlar dünyanın diğer ülkelerine giderler, bana kalırsa gitmeliler de. Karışıp kaynaşmalı insanlık. Geleceğin dünyası bunu başarmış insanların dünyası olacaktır. Ancak benim derdim gönül göçü, umut çürümesi.Bu çok kötü bir şey.Aklı yetene kadar doğduğu yerde büyüyenlerin zihnine temel oluşturan coğrafyayı biliyorum. Ona sebep insanlar en çok çocukluğunda yaşar diyorum. İddialı bir çıkarım gibi gözükse de, meşakkatin ve geçim telaşının kargaşasından kaçarak döküldüğümüz yer, özgürlüğümüzün de yatağı olan anneli, babalı ve ona ait hissettiğimiz yaşam alanlarıdır. Onları sizdeki anlam alanından çıkarıp, biraz da moda ve sanallık kokan özgürlük hissi ile de karışık bir hayal uğruna harcamak olmaz.Kimse size altın tepsi ile kendi memleketlerinin imkanlarını sunmaz kardeşlerim.Hem siz giderseniz, Akdeniz ellere kalır, Cumhuriyetimizin muasır medeniyeti geçme azmi kırılır.Siz giderseniz, bu dağların moru gider, alı solar, yeşili çürür, türküsüzleşir dört yanı bu dağların.Giderseniz azalırız horonda, tökezleriz semahta, kül olur halaylarımız.Siz giderseniz, bir daha süren olmaz bilimi yoksulun derdine, kimseler çekmez Karadeniz’in hırçın nazını.Giderseniz umut da gider “korkunç atlılara” direnmesini bilmiş bu yurttan.Siz giderseniz, Toroslarda Türkçe donar, geçit vermez kayalıklar ekmeğe.Giderseniz, Toz Gölü’nde tuz susar, gün bulaşmaz gülüşüne canların.Siz giderseniz Çanakkale geçilir, yanar durur Marmara.Giderseniz, ne kalır ki?Gitmeyin. Acısıyla, sevinciyle, bu günü ve yarınıyla “Bu memleket bizim”
Gitmek hep ayrılıktır