DAĞI OLMAYANIN BAĞI OLMAZ

featured
service
Dağına sahip çıkmayan bağını kaybeder. Doğanın dengesi bozulursa, her şey bozulur. Geçmiş yıllarda o güzelim dağlarımız, kekik kokar, çiçek kokar, kurt kuş, hayvanlar otlar, rengarenk görüntüler içimizi açardı. Bu görüntü ruhsal rahatlık sağlamasının yanında doğada bir denge oluşturur, bahar aylarında o bereket ovalarımızın iliklerine kadar inerdi.Dağlarda hayvanlar otlayacak ki çiçek olsun, arı olsun bal olsun. Dal budak olacak ki yağmur olsun kar olsun, bereket olsun.Şimdilerde baktığımızda dağ eteklerinde bulunan köylerimiz boşalmış, tarım bitmiş, dağlarımız öksüz kalmış. Hani denir ya insanı yaşat devlet yaşasın. Bunun yanında doğayı, hayvanı yaşat ki imsanlık yaşasın devlet olsun. Doğası olamayanın devleti de de olmaz.Endüstriyel tarım, hayvancılık aldı başını gidiyor, hormonlu etler, sebzeler, meyveler v.s kent merkezlerine kadar inmiş, maiyetlerin sürekli artması, gelecek kaygısı ve sağlık sigortası gibi kaygılar yüzünden köyler terk edilmiş, köylü gençler buralarda asgari ücrete mahkum edilmişÇölleşen tarım ülkemiz bu kadarla da kalmayıp, her köşesi cennet olan toprakları yabancılara satmaya başlamış. Hükümet aynı keza bütün milli olamazsa olamaz varlıklarımızı özelleştirme adı altında yabancı sermayeye terk emiş, insanımız köleleştirilme yolunda hızla ilerlemesine neden olmuştur.Bu gidiş iyi bir gidiş değildir. Kendi yağıyla kavrulan köylü bir bir üretimi bırakırken kentlere akın artarak devam etmekte. Görüldüğü üzere hükümet politikası da bu duruma ön ayak oluyor. Bu amaç ve uygulama kimlerin işine yarıyor, bir avuç sermayenin işine yarıyor, hükümet bundan memnun gözüyor, çünkü sermaye odaklı bir yönetimle insanları sevk idare kolaydır, bu düşünce ve uygulama bilinçli olarak yapılıyor. Yukarıda da bahsettiğim üzere köyler boşalıyor, dağlar öksüz kalıyor, ovalar talan ediliyor.Yaşam alanları daralıyor, Toki ve sitelere mahkum ediliyor. Bırakın dağı, dalı, çiçeği balı, güneşi görmek bile imkansız hale geliyor.Yaşam araç gereç, yiyecek, içecek, giyeceklerimizin ham maddesi doğadan. Dünya üzerinde tek sayılabilecek, bu nimetlerin bol olduğu ve insanlardan esirgemeyen coğrafyaya sahip olduğumuz halde hepsinden bir anda mahrum kalışımız tesadüf olamaz. Bencil siyasetin ürünü olarak karşımıza çıktığını görmemek körlük olur, vurdum duymazlık, acizlik olur.Yapay gündemle, sanal projelerle, göstermelik sözüm ona desteklerle, hele hele destek adı altında borç kredi imkanları sağlanarak yol alınamayacağı bir gerçektir.Kentleşmek gelişmek değildir. Kentte kamu idarecileri, işçisi, memuru, kırsalda üreticiler yaşar ve dağıyla ovasıyla bir bütündür, bu bütünlüğü korumak, üretimine, yaşamına, dağına ovasına sahip çıkması için kentte konuşlanmış idare birimi sorumludur, korumak kollamakla mükelleftir. Bu sorumluluktan kaçan bir yönetim telafisi zor çözümsüzlüklere sebep olur. Günümüzde olduğu gibi çekişmelerden öteye gitmeyeceği gibi, o sürekli adı geçen dış mihraklara yol açmaktan başka bir işe yaramayacak, boşluğu doldurma, ele geçirmelerine sebep olacaktır. Gün o gün. Ondan sonra neymiş, çok ağrıma giden bir söz; Gavurun ekmeğini yiyen gavurun kılıcını sallar oh ne alâ.“ DAĞINA SAHİP ÇIKMAYAN OVASINI KAYBEDER” Kardeşim.
DAĞI OLMAYANIN BAĞI OLMAZ