2024 yerel seçimleri ile birlikte muhalefet, belediye meclisinde temsil edilir hale geldi. Seçim sisteminin azizliği her ne kadar tüm seçmenin mecliste temsil edilmesine engel olsa da, nüfusun yaklaşık yüzde 52’sinin temsil yükü ve sorumluluğu 3 sandalye ile belediye meclisinde yer alan Cumhuriyet Halk Partisi ile ‘bağımsız’ belediye meclis üyesinde…
2019’da CHP ile İYİ Parti ittifakının sağlam bir zemine oturtulamadığını ifade ederek, mecliste muhalefetin temsil edilememesini “Akyurt’a kötülük” olarak değerlendirmiştim. Şimdi farklı bir şekilde 11’e 4 üyenin muhalefette olduğunu görünce pekte bir şeyin değişmediği gerçeğiyle karşı karşıya kalıyor insan…
Hiç olmayıp, ‘Akyurtlu’nun tercihi böyle” demek mi yoksa 4 üyeyle sessiz kalmak mı daha değerli bilemiyorum. Ancak burada esas mesele meclis üyelerinin bireysel çabalarından bağımsız olarak, parti yönetiminin süreci sahiplenmemesi ve yönlendirmemesi. Muhalefetin sesi olmak, yalnızca meclis üyelerinin üzerine yüklenemez. Siyasi partilerin, özellikle de mecliste temsil yetkisi bulunan CHP’nin yönetici ve üyeleriyle daha fazla sorumluluk alması gerekiyor. Eğer, yönetici kademesinde bu ‘sorumsuzluk’ bir tercih ise, düzen siyasetinin içerisinde kaybolmak, atılan oyları ve umut edilenleri de yok saymak anlamına gelir.
2019 yerel seçimlerinde örneğini gördük. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, belediye başkanlığı seçimlerini kazanmasına rağmen Ankara halkı mecliste çoğunluğu AK Parti’ye emanet etmişti. Büyükşehir Belediye Meclisi’nde bu tablo 2024 itibariyle değişmiş olsa da, seçmenin oy tercihinde stratejik davrandığı bir gerçek.
Akyurt’taki gerçek ise; Seçmenin yaklaşık yüzde 52’si CHP’den temsil edilmeyi beklerken, parti yönetiminin henüz bunu görememiş olması… Buradaki temel sorun meclis üyelerinin çalışmaları değil, onları destekleyecek, yönlendirecek ve kamuoyu oluşturacak güçlü bir parti organizasyonunun eksikliği.
Siyasi partiler fikirde, eylemde, bir ideoloji ile bir araya gelen, örgütlenen insanların oluşturduğu topluluklardır. Buna yapılan en basit eleştiri; “Sağı solu kalmadı bu işin” olsa da kökenlerinde hala mevcuttur. Tabandan tavana “yönetici” vasfında olanların bunu benimsememiş olması, gerçeği değiştirmiyor. Toplum ideolojik bakmasa bile sizden ‘farklılık’ bekler. Birbirinin benzeri haline gelindiğinde toplumun umutları da zamanla tükenir… “Ne de olsa hiçbir şey değişmiyor”, “Siyasetçilerin hepsi aynı” gibi sözlerde bu umutsuzluğun dışa vurumudur.
Daha önce bu konuda çok örnek verdim. Siyasi partilerin yöneticileri ve meclis üyeleri Akyurtlu’nun sandıkta vermiş olduğu sorumluluğu omuzlarında taşıyor. Omuzlarında bu sorumluluğu taşımayan ve kamuoyu oluşturamayanlar, Akyurt’a zarar veriyor. İlçenin sorunlarını, yönetimsel hatalarını, eksiklerini tespit etmek sadece meclis üyelerine değil, parti yönetimine de düşüyor.
Anladık ki, 2019’daki gibi ‘en büyük kötülük’ sorumluluk alamamak değil, sorumluluk verilmesine rağmen sessiz kalmayı tercih etmekmiş.
Ana muhalefet olması hasebiyle; CHP ilçe yönetimi Akyurt’un sorunlarını bir kenara bırakıp turizm firması gibi çalışmalarını sürdürmeye devam ede dursun, kapladıkları alan yarın olurda kendini vazgeçilmez zanneden siyasetçilerin tahakküm kurduğu bir alana dönüşürse, bir aldatılma daha yaşarız.
İşte böyle devam ederse, “Ne de olsa hiçbir şey değişmiyor”, “Bunların hepsi aynı” sözü de haklılığını korumaya devam eder. Olan yine Akyurt’a olur.