Bozulan büyü: Sürdürülebilirlik

featured
service
Dönem, çağın ruhsal ve fiziksel basıncının yoğunlaştırdığı alanlarda yazmaya itiyor beni. Elbette bu yazdığım konuların hiç biri üzerinden özel bir uzmanlığım yok. Öte yandan bu konuların insanların ilgisini çekmesini ve insanlığın önüne mutlaka bir gün sorun ya da müjde olarak geleceğini düşünerek, bugünden kafa yormak adına yazıyorum ve yine elbette kendi çapımda.Başlıktan da anlaşılacağı üzere kavram olarak belki de son dönemin en hit ve karizmatik kelimesi sürdürülebilirlik. Herkes her şeyin sürdürülebilir olanına meyyal. Sürdürülebilir kalkınma bunların başında geliyor. Üstelik ayan beyan bir oksimoron olduğu halde. Yani ‘kalkınma’yı insanlık nereye kadar ve ne boyutlarda sürdürülebilir kılabilir hem de yer küreyi böylesi kötü koşullara getirdiği görülerek. Yok mu bu işin bir alternatifi?Sürdürülebilirlik kelime karşılığı olarak daimiliği içeriyor. Yani bir şeyin daimi olması bekleniyor. Aklın ön plana alındığı daimicilik ile karıştırılmasın sakın. Hele büyük Ozan Aşık Daimi ile hiç. Yani kalkınmanın, tarımın, çevrenin, tıbbın, bugün yaptığımız gibi nefes alıp verebilmenin.Büyünün bozulmasının sebebine gelince; hayatımızın doğal akışı içinde zaten olan şeylerin önüne sürdürülebilir olanının gelmesi, bundan sonra bazılarının sürdürülme tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Yani örneğin artık doğal gıda ile beslenmek neredeyse bir hayal ya da moda tabirle sürdürülebilir değil.Günümüzün sosyal ilişkileri göz önüne alındığında sürdürülebilirlik zemininden uzaklaşan başkaca şeyler de var. Bunların tamamı yeni ekonomik, teknolojik dolayısıyla sosyal etmenlere dayanıyor. Örneğin son dönemlerde prekarya denilen bir kavram gelişti. Prekarya genel anlamıyla sürdürülebilirliği olmayan iş alanlarına mensup yeni bir ‘işçi sınıfı’. Ve esasında güvencesiz iş hayatının, sürdürülebilir gelecek kaygısının moda ismidir. Ayrıca ekonomik hayatın hengamesi, kentliliğin(!) debdebesi ve modernitenin keşmekeşi içerisinde daha bir sürü insani hasletin sürdürülebilirliği ortadan kalkıyor. Sürdürülebilirliğini bir kenara bırakın en son ne zaman bir çay sohbetinde dostlarınızla dertleştiniz?Ben burada temaşadan bahsederken insanlığın başka bölmeleri çok farklı şeylerin sürdürülebilirliğiyle uğraşıyor. Konuya dair bilgisi olanlar için bile sıradışılığını koruyan bir buluş var, CRISPR Cas9. Basitçe anlatmak gerekirse genetik nedenli hastalıklara yine gen dizisini kesip hatalı olanların yerine hatasızlarını koyan dolayısıyla dünya yüzündeki birçok hastalığı yok edecek bir buluş. Kanserden, kas hastalıklarına, AIDS’ten körlüğe kadar insanın genleriyle ve DNA dizilimiyle alakalı tüm hastalıkların çözümü gibi duruyor. Yani burada söz konusu olan birey yaşamının sürdürülebilirliğidir. Bir gün şu ya da bu gerekçeyle sürdürülemez hale geleceği düşünülen dünyadaki yaşamımızdan sonrasına sürdürülebilir bir insan bedeni için çalışmalar yapıldığını düşünmek aptalca olmayacaktır.İnsan bir yandan yeniyi ararken bir yandan da alışkanlıkları üzere gelişen sayısız şeyi de sürekli görmek ister, o yüzden zaman alan bir değişim korkutucu gelmese de hızlı ya da bir anda olan değişiklikler geniş kesimleri hep ürkütmüştür. Bu yüzden yeniden yana olabilmek için ya bütünüyle hali hazırdaki durumdan hoşnutsuz olmak ya da soyutlama yeteneğiyle içselleştirilmiş değişim istenci gerekir. Bu nedenledir ki sürdürülmesi artık geniş yığınlarca istenmeyen bir çarkın çatlamaya yüz tutmuş kasnağının tıkırtıları kulağımıza gelmeye başladı.Karamsarlığı değil olanı anlamayı dert edindiğimiz böylesi bir dönemde sürdürülebilirliğinden kaygı duyduğumuz tek şeyin tekeri patlamış bisikletimiz ya da taşlı tarlamız olması temennisiyle..
Bozulan büyü: Sürdürülebilirlik