Gül Ağacına Dileklerin Bağlandığı Günlerden

featured
service

Dağların üşüdüğü, toprağın yandığı, gül ağacına dileklerin bağlandığı; Hızır bolluk bereket, şans, mutlulukla içeri girsin diye evlerin kapılarının sabah erkenden açık bırakıldığı tarihti 6 Mayıslar… Ama ya 1972’nin 6 Mayıs’ı?

Yarım asır sonra yine 6 Mayıs… Yine siz geldiniz aklıma dolu dolu… Dağların üşüdüğü bir zamandı. Gökte ay hilal, havada rüzgâr… O gecenin seherine tanıklık eden gerideki dağlar derin bir ıssızlığa gömülmüştü.  Gecenin rengi maviden kızıla dönüyordu. Dağa taşa, kurda kuşa hüzün yağıyordu. Üşüdük… Kapılarımızı kapattık, tepeden tırnağa kulak kesildik sesi kısık radyolarımızın başında… Haberinizdi geldi sızdı o kapılardan… Yandık…

Duyduk ki hiçbirinizde ne korku ne pişmanlık varmış. Mağrur bakışlarınızla sallanan ilmiğe bakıp tebessüm etmişsiniz. Tebessümünüzün yarısı mutluluk, yarısı hüzün müydü? Bir ufka bir cellada bakıp bir de zamanın sahibi olduklarını sanan zavallıları bir an düşünüp kendiniz tekmelemişsiniz altınızdaki sehpayı. Tam o sırada alev alev yanan yıldızlar, celladı parçalayacak kadar yaklaşmışlar. Sonra… Sonra yıldızların şavkı yüzlerinizdeki tebessümlerde parlamış. Gözlerinizde ne acı ne kavga ne savaş… Yalnızca gurur, yalnızca onur… Çünkü siz acıyı da sehpayı da bilerek girmiştiniz bu kavgaya.

Yapraklarını dikenleriyle koruyan renk renk güllerin tanıklık ettiği o sihirli sabahın seherinde bizlerin gözleri acı ve öfke devşiriyordu.

Sizlerin bekledikleri vardı kalanlarımızdan; giderken bakışlarınızdaki umut, inanç ve tutku vardı hepimizi kuşatan.

Sizler uğrunda ölünecek bir şey olduğuna inananlardan ve inandıranlardansınız.

Çünkü korkmayanlar yaşarlar, ölürler ve yeniden yeniden yaşarlar o kavgada.

Sizler geleceğin, güzel yarınların kapısını çalanlardansınız.

Sizler karanlığın en koyu yerini ışıtarak gidenlerdensiniz.

Dedikleri gibi yaşam hayata bir anlam katmaksa hiç kuşku yok ki siz bu anlamın en büyüğünü katarak gittiniz bu hayattan

 Sizler yaşamın cesaret, haysiyet ve umutla bezenecek bir anlamı olduğunu göstererek gittiniz.

Sizler kısa fakat dolu dolu bir hayatı kalanlara ama en çok da peşinizden yürümeyi göze alanlara armağan edip gittiniz.

Sizler hayallerinizi, umutlarınızı, geleceklerinizi; bağımsızlık için tüm insanların kurtuluşu için, zulme karşı direnenler için armağan ettiniz.

Sizler gideli bedel ödediğimiz geçmiş ile düşlediğimiz gelecek arasındaki mesafe açıldı. Şimdi “Güzellikten anlamayanların kelebekten et umdukları” bir zamanın içindeyiz. Endişeyle öfke sardı ruhumuzun derinliklerini, sanki karanlığın en derinine doğru hızla yol alıyoruz. Yine de her şeye rağmen merak etmeyin, rüzgâr hafif de olsa esiyor. O rüzgârın içinde, onu çoğaltarak yürüyoruz çünkü hâlâ umudumuz var… O gecenin seherinde sizlerden topladığımız umudu, cesareti, inancı yüreğimize, bedenimize kuşandık biz.

Biz biliyoruz ki bundan sonra da ışık karanlığa, yaşam ölüme galip gelecek.

Yine bizler biliyoruz ki sizler mağrursunuz, onlar mağluplar.

Sizlerin düşünceleriniz, cesaretiniz ve onurunuzla büyüdüğünüz tarihte onlar cüceleşecekti; öyle de oldu.

Bir ezgi söyler yeni doğan güneş şimdi Ulucanlar’ın avlusunda… Rüzgâr eşlik eder ona 6 Mayıs sabahından. Sizler yan yana yattığınız Karşıyaka’dan “Kahrolsun Emperyalizm, Yaşasın Bağımsızlık!” diye seslenirsiniz hâlâ. Nerede olsak duyarız biz, kulaklarımızdadır sesiniz.

Abdullah YÜKSEL
Eğitimci-Yazar

Gül Ağacına Dileklerin Bağlandığı Günlerden

Yorumlar kapalı.