Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Enflasyon Raporu’nda yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 36’den yüzde 38’e yükseltildi. Tahmin aralığı ise yüzde 34 yüzde 42 bandında daraltıldı. Altınbaş Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, bu durumun yılın sonuna 8 ay kalması, belirsizlik unsurlarının azalmasıyla açıklanabileceğini söyledi. 2025 yıl sonu tüketici enflasyonu tahmininin, yüzde 14’te korunduğuna dikkat çekerek, “2 puanlık bir artışı söz konusu. Geçen ay ABD’de de bireysel harcamalar enflasyonunun beklenenden yüzde 0.1 yüksek gelerek yüzde 2,7 açıklandı. Bu tüm hesapları değiştirmişti. Bu bize sembolik gibi gelen 2 puanlık artışın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor” dedi.
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, enflasyon raporunu detaylı olarak inceleyerek, yorumladı. Henüz piyasanın enflasyon beklentilerinin çıpalanamadığının görüldüğünü belirterek nedenlerini şöyle açıkladı: “Nisan ayı piyasa katılımcılarının 2024 TÜFE beklentisi yüzde 44. TCMB’nin tahminini yüzde 38’e yenilemesiyle aradaki fark yüzde 6’ye daraldı. Ne var ki, piyasanın gelecek 12 aylık dönem beklentisi yüzde 35.2. Bu 2025 sonu için yüzde 30 civarında bir oranı ima ediyor ki, TCMB’nin tahmini yüzde 14 oranı ile arasında büyük bir fark bulunuyor. Bu da enflasyon beklentilerinin çıpalanamadığının gösterir” dedi.
Asgari gelirlinin bütçesi, beslenme, ulaşım ve barınmaya…
Koç Üniversitesi-Konda hane halkı araştırmasına göre ise sade yurttaşların yıl sonu enflasyon beklentisinin yüzde 96 çıktığını hatırlattı. Bu farkın nedenlerini açıklayan Kozanoğlu, “İnsanlar beklentilerini geçmişe göre belirler. Nisan ayında yüzde 69.8’e ulaşan manşet enflasyonun üzerine TÜİK’in verilerine duyulan güvensizlik de neden olabilir. Diğer bir nedeni de özellikle dar gelirlinin zorunlu ihtiyaç kalemlerinin enflasyon endeksinden daha fazla artması. Nisan ayı verilerine göre; pazar fiyatlarının göstergesi taze meyve-sebze yüzde 78, ulaştırma hizmetleri yüzde 101, kira ise yüzde 124.5’luk bir yıllık enflasyon sergilemiş. Bu rakamlar bütçesi beslenme, ulaşım ve barınmaya sıkışan bir asgari ücretlinin maruz kaldığı enflasyon, araştırmanın ortaya koyduğu yüzde 96 oranını yakın.” diye konuştu.
Enflasyon Raporu enflasyonun Mayıs sonunda yüzde 75’i aşacağını, yaz aylarında ise baz etkisi denilen 2023 Temmuz-Ağustos aylarındaki %9’u aşan aylık enflasyon rakamlarının devreden çıkmasıyla enflasyonun hızla gerileyeceğini ancak ancak önceki raporlardaki beklentilerin aksine burada çıktı fazlası olduğuna dikkat çeken Kozanoğlu, “Bu bir ekonominin kapasitesinin üzerinde üretim yapması ve bunun da enflasyona yol açması anlamı taşıyor.” yorumunu yaptı.
“Temmuz’da asgari ücret güncellenmeli”
Rapora göre, I. Enflasyon Raporu’na kıyasla enflasyonun ana eğilimi tahmini yüzde 1.8, çıktı açığı yüzde 0.4, gıda fiyatları yüzde 0.2 yukarı çekmiş. Buna karşın Türk lirası cinsinden ithalat fiyatlarıyla, yönetilen/yönlendirilen fiyatlarının yüzde 0.2 aşağı indiğinin görüldüğünü belirten Kozanoğlu, “Bunun net etkisi enflasyon tahmininin yüzde 2 yukarı güncellemesi olmuş. Burada dikkat çeken nokta ise yönetilen/yönlendirilen fiyatlar. Çünkü elektrik, doğal gaz zamları ile KDV-ÖTV ayarlamaları önce 31 Mart seçimleri sonrasına, şimdi de muhtemelen Temmuz ertesine bırakıldı. Böylelikle ilk 6 ay enflasyonuna bağlı olarak emekli ve kamu çalışanlarına yapılacak zam oranının düşük çıkması düşünülüyor olabilir. Diğer boyutu ise, ertelenmiş bir enflasyon dinamiğinin devreye girmesiyle yıl sonu enflasyonunu besleme riski.” diyerek önemli uyarılarda bulundu. Kozanoğlu, ayrıca asgari ücretin Temmuz’da güncellenmesi gerekliliğine işaret ederek, emekli ve kamu çalışanının ücret artışlarının gündemin öncelikli maddeleri olacağını kaydetti.
“Uygulanan programın sosyal yan etkileri: Vatandaşın daha az et ve peynir tüketmesi”
Enflasyon Raporu’nda satıcıların aşırı fiyat koyması, bozulan enflasyon beklentilerini suistimal etmesine yani “satıcılar enflasyonu”na değinilmemesini de eleştiren Kozanoğlu, raporun, “Faizler yükselir, parasal sıkılaşma sürdürülürse ortalama tüketici harcama yapmak yerine tasarrufa yönelir, böylece talep düşer, enflasyon geri çekilir” mantığı üzerine kurgulandığını hatırlattı. Keskin bir sıkılaşmanın, ekonomiyi durgunluğa sürüklemesi ve işsizliği patlatması tehlikesini taşıdığını ifade etti. Kozanoğlu’na göre, dar gelirli yurttaşların, özellikle emekli ve asgari ücretlilerin bu koşullarda tasarruflarını artırmak gibi bir lüksleri yok. Enflasyon Raporu döneminde ihtiyaç kredisi faizlerinin 20.6 puan artarak yüzde 81.3’e yükseldiği, kart nakit çekimde aylık faizin yüzde 5’e getirildiği ifade ediliyor. “Borçlanma koşullarının bu şekilde ağırlaştırılmasının, insanların yaşamlarına daha az et, peynir tüketmek, pazarda sebze-meyveye uzanamamak şeklinde yansıyacak. Bu da uygulanan programın sosyal yan etkisi.” öngörüsünde bulundu.
“Kişi başına ortalama borç bakiyesi ise 73 bin 346 lira.”
Bankalar Birliği Risk Merkezi Şubat verilerine göre ihtiyaç, konut ve taşıt kredisi olmak üzere 40.2 milyon kişinin bireysel kredi borcu var. Buna göre, kişi başına ortalama borç bakiyesinin 73 bin 346 lira olduğuna dikkat çeken Kozanoğlu sözlerini söyle sürdürdü: “Bireysel kredi kartı bulunan 37 milyon kişinin ortalama borcu ise 36 bin 086 lirayı buluyor. Türkiye ekonomisinin önünde artan faizlerle saatli bomba gibi bekleyen önemli bir bireysel kredi borcu sorunu duruyor. TCMB mevduat faiz oranlarının yükselişini sürdürdüğünü ve 26 Nisan itibarıyla yüzde 60.3 düzeyine çıktığını söylüyor. Gelgelim Rapor’un, “Yüksek ve düşük montanlı mevduata uygulanan faiz farkı ve nedenleri” bölümünde; 100 bin liranın altındaki mevduata, 1 milyon liranın üzerindeki mevduatın 10.7 puan altında faiz verildiği söyleniyor. Enflasyon beklentilerinin arttığı, kurlardaki oynaklığın yükseldiği dönemlerde bu farkın arttığının altını çiziliyor. Özetle faizler yükselse de tasarruflar artsa da bu durumdan yine zenginler faydalanıyor. Dar gelirliler düşük faizlerle yetinmek zorunda kalıyor.”