Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan, Suriye’deki gelişmeler ve bölgedeki güç dinamikleri hakkında sosyal medya platformu X üzerinden dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Okuyan, bölgede etkili ya da etkili olmaya çalışan aktörlerin tamamının ABD ve İsrail ile bir şekilde bağlantılı olduğuna vurgu yaptı.
“IŞİD, ÖSO, HTŞ, PYD, KNC arasındaki çatışma ve işbirliği dinamikleri nasıl gelişirse gelişsin, bundan ABD zararlı çıkmayacak” diyen Okuyan, “Kuşkusuz yeni aktörler belirecek. Ama şu anda tablo bu” ifadelerini kullandı.
Sovyetler Birliği’nin 1991 yılında yıkılmasından bu yana dünyada ve bölgede yaşanan önemli olayları hatırlatan Okuyan, “Yugoslavya’dan sonra sırada Irak vardı. Irak’ın işgali 2003’te başladı. 1 Mart’ta tezkerenin TBMM’de reddedilmesi Türkiye’nin işgale doğrudan katılmasını engelledi ama Türkiye dolaylı yollardan Irak operasyonuna dahil oldu. 2004 yılında Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) gündeme geldi.” dedi.
Okuyan’ın paylaşımı şöyle:
“1991’de Sovyetler Birliği yıkıldı.
Aynı yıl Yugoslavya Savaşı başladı. 2001 yılına kadar süren kanlı hesaplaşmalar ve saldırılar sonucu Yugoslavya parçalandı.
Türkiye yalnızca NATO üyesi olarak değil, ikili ilişkilerle ve kendi bağımsız inisiyatifi ile bu parçalanma sürecine katkı koydu.
Afganistan, Özbekistan, Çeçenistan gibi bölgelerden gelen cihatçılar da bu on yıl boyunca bazı çatışmalarda boy gösterdi.
Bu on yıl boyunca Fethullah Gülen cemaati (o zaman FETÖ denmiyor, saygıda kusur edilmiyordu) hızla güçlendi.
2002’de AKP iktidara geldi.
Yugoslavya’dan sonra sırada Irak vardı. Irak’ın işgali 2003’te başladı. 1 Mart’ta tezkerenin TBMM’de reddedilmesi Türkiye’nin işgale doğrudan katılmasını engelledi ama Türkiye dolaylı yollardan Irak operasyonuna dahil oldu.
2004 yılında Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) gündeme geldi.
Aynı yıl NATO zirvesi İstanbul’da toplandı. NATO’nun alanına girmese de, Ortadoğu’nun yeniden yapılandırılması bu zirvenin gündemlerinden biriydi.
Türkiye’nin bu yeniden yapılandırılma sürecinde eş başkanlığı, rol modeli olması filan hep bu döneme denk geldi.
‘Ilımlı İslam’ sürecin sihirli adlandırmasıydı. Erdoğan’ın İhvancı örgütleri ABD’ye doğru ittirmesi, aracılık yapması da bu dönemde gerçekleşti.
İsrail’e dost bir Arap coğrafyasının yaratılması, vazgeçilmez ve herkesin kabullendiği temel amaçlardandı.
Irak’ta ABD işgali gerçekleştirdi, bazı mevziler elde etti ama istediğini yapamadı.
Artık İran ve Suriye üzerinde daha fazla duruyorlardı. Suriye’ye yaptırımlar sıkılaştırıldı.
AKP Yeni Osmanlıcı bir stratejiyle hareket etmeye, bu stratejiyle BOP arasında uyum aramaya başladı.
‘Arap Baharı’ bu ortamda gelişti. Kuzey Afrika ülkelerinin her birinde farklı sonuçlar ortaya çıktı, en ağır darbeyi Libya yedi.
Suriye’de ise ABD, İngiltere ve Türkiye’nin yürüttüğü operasyon 12-13 yıllık bir başarısız evrenin ardından 2024 sonunda amacına ulaştı. Şam’ı İsrail dostu bir güç ele geçirdi. İsrail Suriye’de ilerlemeye devam ediyor. Ülke ABD’nin farklı ve birbiriyle çelişkili müttefikleri arasında pay edilmenin eşiğinde.
Şimdi soru şu: Bu 33 yıl boyunca Türkiye’deki hükümetler ama özellikle 22 yıllık iktidarı boyunca AKP, nerede ABD’nin oyununu bozmuş?
Güne değil sürece, lafa değil gerçeklere bakmalı.”