Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Afet İşleri Daire Başkanlığı ve Ankara Kent Konseyi, 6 Şubat depremlerinin ikinci yıl dönümünde “Olası Bir Depreme Hazır mıyız?” başlıklı önemli bir etkinlik düzenledi. Burada bir konuşma yapan Mansur Yavaş, “Bilime inanmazsak akıllanmayız. Deprem öldürmez, bina öldürür. Japonya’da benzer şiddette depremler yaşanırken can kaybı olmuyor çünkü tedbir alıyorlar” diye konuştu.
Deprem Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Genel Başkanı Hüseyin Alan, Jeoloji Mühendisi ve Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Afet Yönetimi Uzmanı Doç. Dr. Bülent Özmen, Deprem Uzmanı Yoshinori Moriwaki, İTÜ Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Okan Tüysüz, Ankara Mimarlar Odası Başkanı Derya Başyılmaz, AKUT Ankara Sorumlusu Günal Mahir Yatağan, VEFA Motorize Derneği Başkanı Mehmet Çelik, Yapı Denetim ve Deprem Mühendisliği Derneği Başkanı Nazmi Şahin ve Sismolog, Ankara Kent Konseyi Başkan Yardımcısı Dr. Süleyman Basa gibi önemli isimlerin konuşmacı olarak yer aldığı programa, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da katıldı.

“Deprem Değil, Tedbirsizlik Öldürür”
Etkinlikte konuşan Mansur Yavaş, afet yönetimi ve deprem tedbirlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, Türkiye’de afet yönetiminde zihniyet değişiminin kaçınılmaz olduğunu vurguladı. Bilimin rehberliğinde hareket edilmesi gerektiğini belirten Yavaş, “Bilime inanmazsak akıllanmayız. Deprem öldürmez, bina öldürür. Japonya’da benzer şiddette depremler yaşanırken can kaybı olmuyor çünkü tedbir alıyorlar.” diye konuştu.
Afet sonrası yaşanan koordinasyon eksikliğine de dikkat çeken Yavaş, yardımların planlama yapılmadan bölgeye ulaştırıldığını belirterek, “Deprem bölgesinde kamyonlar dolusu yardım malzemesi israf oldu, çünkü planlama yoktu. Oysa teknolojiyi etkin kullanarak yıkım alanlarını tespit edip yardım ekiplerini yönlendirebiliriz.” dedi.
“İki Saat İçinde Yola Çıkmaya Hazır Afet Ekibimiz Var”
Ankara’nın deprem riski düşük iller arasında yer almasına rağmen hazırlıklı olmanın önemine değinen Yavaş, ABB olarak afet müdahale ekiplerinin her an harekete geçebilecek şekilde hazır tutulduğunu ifade etti. Yavaş, “Anında afete müdahale edecek bir alan oluşturduk. İki saat içinde yola çıkmaya hazır bir afet müdahale ekibimiz var. Allah göstermesin, deprem olmasın, afet olmasın ama olursa da biz hazır bir şekilde bekliyoruz. En hazır olmamız gereken konu da değerli arkadaşlarımızla beraber olmak. Kurs vermek istiyoruz ya da birlikte çalışmak istiyoruz. Çünkü deprem anında en iyi şekilde, en usta şekilde betonun altındaki insana zarar vermeden çıkarabilecek insanlar onlardır dedik. Maalesef çağrımız da sonuçsuz kalmıştı. İnşallah akıllanırlar, diyecek başka bir şeyim yok. Vebali onlara ait, biz üstümüze düşeni yapacağız.” şeklinde konuştu.
“Hukuk Herkese Eşit Uygulanmalı”
Türkiye’de depremler sonrası adalet mekanizmasının eksik çalıştığını ve cezasızlık algısının yaygınlaştığını belirten Yavaş, hukukun herkes için eşit uygulanması gerektiğini ifade etti. Yavaş, “Hukuk gerçekten eşit uygulanmalı. İhmali olanlar cezalandırılmalı ki bir daha aynı hatalar yapılmasın. Bakıyoruz bazı müteahhitler siyasi kimliğine göre çok kısa süre yatıyor ve çıkıyor, cezalandırılmıyor algısı var. Oysa her zaman bahsettiğimiz hukuk gerçekten hukuk olarak uygulansa, herkes bu hukuka tabi olsa, bu toplumda bazıları hukuka karşı sorumlu olduklarını anlasa ve soruşturulmayan hiç kimsenin olmayacağını ve hukukun hiç kimseyi siyasi görüşünü ya da bir başka nedenden dolayı soruşturmamazlık yapmayacağını anlasa… Herhalde önce oradan başlamamız lazım.” dedi.
“Biz İnsan Canı İçin Gidiyoruz”
6 Şubat depreminin ardından Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin bölgeye gönderdiği yardımların engellenmeye çalışıldığını belirten Yavaş, şunları söyledi:
“Oradaki insanların çile çekmesini öyle seyrediyorlar. Ya da araç gönderiyorsunuz, iş makinesi gönderiyorsunuz. Orada görünmesin diye ‘hadi şuradan gel hemen siz bir geri dönün’ anlayışı var. Sayın Cumhurbaşkanı gelecek diye Kahramanmaraş hava yolu üzerinde bizim çadırlarımızı kaldırıp AFAD’ın çadırlarının konması gibi… Böyle komik mi desem ucuz mu desem ne dersem diye bir sürü şeylerle karşılaşıyoruz. Halbuki gittiğimiz yerde kim olursa olsun biz insan canı için gidiyoruz. Büyükşehir yasası çıktıktan sonra kamuda hemen hemen hiçbir kurumun aracı yok. Allah korusun bir afet esnasında 30 tane Büyükşehir Belediyesine anında aynı akşam ‘hadi yürüyün’ dendiği zaman biz büyük bir ekipmanla oraya yeni bir belediye kuracak güçteyiz. Hepimiz, 30’u da. Dolayısıyla şu belediye gelsin, şu belediye gelmesin demenin anlamı var mı? Yok işte, aracı yok devletin. Karayolları tamamını ihaleyle yapıyor. Sadece Devlet Su İşlerinin bir de Orman Genel Müdürlüğünün araçları var. Dolayısıyla biz burada ayırmak yerine veya kıskanmak yerine bunu siyaset konusu yapmak yerine şimdiden 30 büyükşehir belediyesinin bütün illere bölmek suretiyle, en yakın illerine bölmek suretiyle böyle bir afetle karşılaşıldığı zaman emir almadan, talimat bile almadan bu bizim görevimiz deyip koşarak önce oraya gitmesini sağlamak çok da zor değil. İnanın ki çok daha erken müdahale edeceklerdir. Biz bunu bizzat yaşayarak gördük.”
“Afet Yönetiminin Dijitalleşmesi Gerekiyor”
Afet süreçlerinde yaşanan iletişim ve koordinasyon eksikliklerinin giderilmesi için dijitalleşmenin önemine dikkat çeken Yavaş, şu önerilerde bulundu:
“Bu tür krizlerin önüne geçebilmek için coğrafi bilgi sistemlerinin devreye alınması gerekiyor. Deprem anında havadan görüntüleme yapan dronelar ile yıkımın boyutu hızla tespit edilebilir, algoritmalar sayesinde ekipler en kritik bölgelere yönlendirilebilir. Ancak bırakın dijital çözümleri, deprem bölgesinde temel iletişim altyapısı bile çökmüş durumdaydı.”
Yavaş, yapı denetim sisteminin daha etkin hale getirilmesi ve belediyelere geniş yetkiler verilmesi gerektiğini belirterek, Türkiye’nin Japonya ve Tayvan gibi depreme dayanıklı ülkelerden örnek alması gerektiğini vurguladı.