Türkiye Komünist Partisi (TKP), Manisa’nın Salihli ilçesinde “Biz halkız, biz yönetiriz” başlığıyla halk toplantısı gerçekleştirdi. Zafer Keskin Tiyatro Salonu’nda düzenlenen buluşmada konuşan TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, “HTŞ Suriye’yi ele geçirirken dedik ki HTŞ bu koalisyon tarafından iktidara getirildi ve katliamlara başlayacak ve böylece İsrail ve ABD Suriye’ye müdahale için bahane bulacaklar. Şimdi ne oldu katliamlara başladılar, tam da söylediğimiz gibi.” dedi.
“Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığının sorgulandığı bir tablo görürüz“
TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, toplantıda yaptığı konuşmada Türkiye’de ve dünyada yaşanan yönetme krizine dikkat çekerek, Suriye’deki gelişmelere ve yaşanan Alevi katliamına vurgu yaptı. Okuyan, AKP’nin iç ve dış politikalarını sert sözlerle eleştirerek, şu ifadeleri kullandı:
“AKP yönetiyor diyorlar ya; Yeni Osmanlıcı hayallerle hareket ediyor. İçeride adaletsiz bir sistem var, kimse mutlu değil. İçerde kimse mutlu değilken Suriye’de hamilik yapacaklar. Hayatımız boyunca Amerikancılıkla, İsrailcilikle mücadele ettik. Bir katil sürüsünü Şam’a getirdiler ve insanlar çaresizlikten bunlardan medet umuyorlar. Yüz yıl sonra mandacılığı hortlattılar. Bunun baş sorumlusu AKP’dir. Dünyayı bu şekilde parçalayarak yönetiyorlar. AKP de buna çanak tutuyor çünkü Türkiye’yi de böyle yönetiyorlar. Mezhepçilikle, işçileri bölerek yönetiyorlar. Böyle yönetmek olmaz. Bu şekilde yönetemezsiniz. Büyük bir kavga var bölgemizde bir paylaşım kavgası. Haritalar değişirken AKP gibi mezhepçi ve aklını yitirmiş bir iktidar şuna neden olur: yarın birileri ‘Türkiye’de insanların can güvenliği yok’ diye Türkiye’ye de müdahale ederler. Ya da Suriye’de bir hata yaparsa Türkiye, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığının sorgulandığı bir tablo görürüz.”

Salihli’nin Sorunları ve Mücadele Çağrısı
Toplantının açılış konuşmasını TKP Salihli İlçe Örgütü Yöneticisi Onur Uçtepeler yaptı. Katılımcıları selamlayan Uçtepeler, konuşmasında AKP’nin yönetim krizine ve Salihli’nin temel sorunlarına değindi. Özellikle tarım politikalarının bölgedeki olumsuz etkilerine dikkat çeken Uçtepeler, şunları söyledi:
“Salihli’de verdiğimiz mücadelenin yanında semt evlerinde, işçi evlerinde, köy evlerinde, tarım emekçileriyle, organize sanayi fabrika işçileriyle, öğrencilerle bir araya geleceğiz. Birlikte okuyacağız, birlikte öğreneceğiz; birlikte mücadele vereceğiz. Sizleri bu mücadelede birlikte hareket edebilmek için TKP saflarına davet ediyorum“
Lezita işçisi Dikici’nin ardından AKP’nin yönetme krizini anlatan bir sinevizyon gösterimi yapıldı. Sinevizyon gösterimi ile 6 Şubat depreminden sellere, yangınlara kadar Türkiye’nin yakın geçmişinde yaşanan pek çok acı olay yer alırken AKP’nin nasıl yönetemediği hatırlatıldı.
“Ciddi bir yönetme krizi var”
Sinevizyon gösterisinin ardından TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan bir konuşma yaptı.
“Bir halkın yeteneği olağanüstü anlarda açığa çıkar. Kriz, orman yangınları, deprem örneğin.” diyen Okuyan, “Bir binada çıkan yangın olağanüstü bir durum değildir ama o kadar acizler ki bir binada çıkan yangında 80’e yakın yurttaşımız hayatını kaybetti. Yönetemiyorlar çünkü. Yoksulluğu hepimiz yaşıyoruz anlatmamıza gerek yok. Ama buralarda iktidarın icraatlarına baktığınız zaman ciddi bir yönetme krizi olduğunu görüyoruz. İzin verirseniz dünyadan başlamak istiyorum çünkü oradan başlıyor; dünyada da yönetemiyorlar.
Dünyada da geride bıraktığımız yıllarda işler yolunda izlenimi yaratmaya çalıştılar. Dünyanın tepesindeki ülkede, ABD’de tuhaf şeylerin olduğunu görüyoruz. Trump dünyada kapitalizmin geldiği noktayı çok iyi gösteriyor. Bu yönetilemeyen tabloyu yönetmek için olağanüstü aktörleri öne çıkarıyorlar.
Ukrayna’daki savaşın neden çıktığını anlamamız lazım. Başından beri söyledik dünyada kaynakları yağmalamak için tekellerin savaşıdır bu. O zaman bize kızdılar ‘Ukrayna’nın nesi var ki?’ dediler. Trump geldi Ukrayna’daki değerli madenlere talip olduğunu söyledi. Madenler üzerinde hak iddia ettiler. Demek ki Ukrayna’da bir şeyler varmış. Rusya da ABD de Avrupa ülkeleri de bunlara çökmek istiyorlarmış.” ifadelerini kullandı.

“İnsanları birbirine düşürdüler, iç savaşa soktular”
Okuya, sözlerine şu şekilde devam etti:
“SSCB 1991’de dağıldı ama Sovyetler dağılmadan önce birçok halk barış içerisinde yaşıyordu. Kaynakları toplum için kullanan, merkezi planlama ile yönetilen bir ülkeydi Sovyetler, bu nedenle barış içinde yaşıyorlardı. Şarkıların bir kıtası başka dilde bir kıtası başka bir dildeydi ve birlikte okuyorlardı şarkılarını. Kaynaklar eşit biçimde kullanılıyordu. Kaynaklar her yere eşit biçimde merkezden aktarılıyordu. Bunu bilmezsek şimdiyi anlamakta zorlanırız.
Suriye’de ne oldu? Suriye’de Esad rejiminin düşürülmesi için on yıldır bir koalisyonla faaliyet yürütüyorlar. İsrail, ABD, İngiltere, Türkiye ve başka bazı Avrupa ülkeleri var koalisyonda. Suriye’yi karıştırdılar. İnsanları birbirine düşürdüler, iç savaşa soktular. Biz Türkiye’nin bu savaşın dışında kalması için çok uğraştık. Bugünkü pozisyonumuz on yıl önce de aynıydı. Şimdi geldiğimiz noktada Esad devrildi. HTŞ Suriye’yi ele geçirirken dedik ki HTŞ bu koalisyon tarafından iktidara getirildi ve katliamlara başlayacak ve böylece İsrail ve ABD Suriye’ye müdahale için bahane bulacaklar. Şimdi ne oldu katliamlara başladılar, tam da söylediğimiz gibi.
“Türkiye’ye de müdahale ederler”
Bunun bizimle şöyle bir ilgisi var. AKP yönetiyor diyorlar ya; Yeni Osmanlıcı hayallerle hareket ediyor. İçerde adaletsiz bir sistem var, kimse mutlu değil. İçeride kimse mutlu değilken Suriye’de hamilik yapacak. Hayatımız boyunca Amerikancılıkla, İsrailcilikle mücadele ettik. Bir katil sürüsünü Şam’a getirdiler insanlar çaresizlikten bunlardan medet umuyorlar. Yüz yıl sonra mandacılığı hortlattılar. Bunun baş sorumlusu AKP’dir. Dünyayı bu şekilde parçalayarak yönetiyorlar. AKP de buna çanak tutuyor çünkü Türkiye’yi de böyle yönetiyorlar. Mezhepçilikle, işçileri bölerek yönetiyorlar. Böyle yönetmek olmaz. Bu şekilde yönetemezsiniz. Büyük bir kavga var bölgemizde paylaşım kavgası. Haritalar değişirken AKP gibi mezhepçi ve aklını yitirmiş bir iktidar şuna neden olur: yarın birileri ‘Türkiye’de insanların can güvenliği yok’ diye Türkiye’ye de müdahale ederler. Ya da Suriye’de bir hata yaparsa Türkiye, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığının sorgulandığı bir tablo görürüz. İşte bu bir yönetme krizidir.”
“Yeni belalar açılacak başımıza”
“Peki ne yapmalı? Şimdi içeride bir süreç var, bir sürü şey tartışılıyor. Yurttaşlarımızın bir bölümünü küstüren, dışlayan politikalar uygulandı. Buna kimse itiraz edemez. Aslında mesele çok basit. İşçilerin bölünmesini sağladılar, bir bölüm kendilerini ülkenin bir parçası gibi hissetmemeye başladılar. Bu da işçileri böldü. Asıl meselenin üstünü örtüyorlar. Şimdi diyorlar ki bunu çözeceğiz. Kürtlerin yoğun yaşadığı illerde yoksulluk daha fazla. Kürt zenginleri ile Kürt yoksulları arasındaki uçurum çok fazla. Peki bu konuşuluyor mu hayır. Bunu çözmeden neyi çözeceksiniz. Buradan hiçbir şey çıkmaz, buradan yeni belalar açılacak başımıza.
Kürt ve Türk yoksullarının yaşadıkları sorunları çözmeye niyetli olmadıkları için başka şeylerle uğraşacaklar. Örneğin din kardeşliği diyerek cumhuriyetle hesaplaşıyorlar. Gericilik, tarikatlar her yeri sardı bunu şimdi anayasaya da taşıyacaklar. Sorun cumhuriyete çöken ve ülkeyi yağmalayan sermaye sınıfıdır. Bununla hesaplaşılmadıkça ülkenin hiçbir sorunu çözülemez.”
“ABD’de işsizseniz öldünüz demektir”
“İşin diğer tarafına geçersek; “biz yönetiriz” nereden geliyor? Biz zayıfız çünkü düzenden zarar gören büyük çoğunluğun işçilerin sesi çıkmıyor hiçbir yerde. ABD’de de çıkmıyor Türkiye’de de çıkmıyor. İşçi sınıfı bir araya gelseydi, biz yönetiyoruz deselerdi Trump olmayacaktı. ABD’nin de kaymağını zenginler yiyor. Süper güç dedikleri ülkede 800 bin insan sokakta yaşıyor. Beğenilmeyen Sovyetler Birliği’nde sokakta kimse yoktu, insanların temel gereksinimleri karşılanıyordu. ABD’de işsizseniz öldünüz demektir; hiçbir hastanenin kapısından giremezsiniz. Bunlar tartışılmıyor, Türkiye’de de tartışılmıyor. Demokrasi tartışıyorlar. Kimse bu gerçek sorunları tartışmıyor. Yüzde 1’lik kesim yüzde 40 zenginliğe sahip. İnsan dediğimiz şey buna itiraz eder, ayağa kalkar.”
“Kıt kaynaklarla, zor koşullarda milli mücadele yürüttük”
“Bunun için buradayız, bu düzen değişmeli diyoruz. Sahte umutların peşinden gitmemizi istiyorlar ama doğru değil bu. Biz yönetmeye adayız demezsek biz zarar göreceğiz. Aklımızı ve yüreğimizi birleştirdiğimiz zaman ülkeyi yönetir noktaya geliriz. Kıt kaynaklarla, zor koşullarda milli mücadele yürüttük. Şimdi Suriye’de insanlar büyük güçlerin himayesini ister hale geldiler. Millî Mücadele zamanı da böyleydi. Millî Mücadele bunların dışında bir alternatifi zorladı. Türkiye toplumu Millî Mücadele’den 100 küsur yıl sonra kendisine inanmıyor.
Halkımız kolay tercihlerin peşinden gidiyor o yüzden kolay yönetiyor görünüyorlar. Meseleye el koyuyoruz dememiz lazım. Türkiye’deki kaynaklara çöken sermaye sınıfından, bu düzenden kurtulma iradesiyle hareket etmediğimiz sürece iç ve dış mandacılar bizi yönetecekler. Yüzde 1’e dokunmadan ülkeyi refaha çıkaracağım diyenler yalan söylüyorlar. Bugünkü sistemdir bugünkü yoksulluğun nedeni. Sermaye sınıfı el koyuyor bu kaynaklara. Devlet sermaye şirketlerine ülkenin anahtarını vermiş. Ayağa kalkın çünkü böyle devam ederse büyük bir karanlık bekliyor bizi. Meseleye biz el koymazsak başkaları el koyacaklar. Cumhuriyetin de varlık nedeninin sorgulanacağı bir sürece giriyoruz.”
“Biz bu ülkeden umudu kesmedik”
“Bugünkü düzen için her şey para olduğu için ülkenin güvenliğini sağlayamazlar. Vakit yok, biraz acele etmemiz lazım. Yıllarımızı sahte hayallerin peşinden giderek mi geçireceğiz, sabahtan akşama kadar televizyon karşısında homurdanarak mı geçireceğiz? Sistemden kâr elde edenleri de yarın öbür gün teslim alırlar. Gerçek olan halkın bir araya gelmesidir. Bir yirmi yıl daha kaybetmeye hazır mısınız? Biz değiliz, biz bu ülkeden umudu kesmedik. Ayağa kalkalım, kendi işimizi yapalım. Suriye’yi cellatlar sürüsüne teslim ettiler, biz mi yönetemeyeceğiz?
Bizim tarafımızda kafamızı eğdirecek, onursuz hiçbir şey yok. Mesele çok basit bir araya gelmek zorundayız. Halkın büyük bir bölümü Türkiye işçi sınıfının parçası olduğunu hissetmek zorunda. Türkiye Komünist Partisi, yirmi yıllık AKP döneminde bir tek yanlış analiz yapmadı, yanlış konumlanış almadı, kandırıldık demedik. Bir kez halkımızın çıkarlarına aykırı tutum almadık. Kolay kurtuluş yok, mücadele ederek kendimizi kurtarırız diyerek dürüst davranıyoruz.
Kaçış yok, evde oturarak da başınıza iş geliyor, kötülükleri ancak örgütlüyseniz aşarsınız. TKP’den korkmayın, TKP bu ülkenin geleceğidir. İnsanlığın çok uzun zamanı kalmadı ama o kadar çürüdü ki kolay yıkılır bu düzen. 100 yıl sonra da bu ülkede yaşayanlar bizim büyüklerimiz ne kadar cesur insanlarmış desinler. Biz bunu yapabiliriz.”