Kadın gülerse…

featured
service
Kadın. Yani iki taşla un eden. Yuvayı yapan. Duygu ile aklın bir arada ve dengede durduğu mucize. Analık ile canlı olmanın ötesine geçmiş insan.Kadın. Başka bir cana yaşama imkanı sağlayan duygu ve beden yapısı ile apayrı bir dünya.Hayattaki direngenliği ve çalışkanlığı ile kayımlaştırdığı özerk alanında, halini halden anlayanın dışında hiç kimse ile paylaşmaya yanaşmayan insan.Yalnızlığa ve yoksulluğa bana mısın demeyen kadınlar biliyorum. Gülmek dahil bütün eylemleri sıfır seviyesine çekip, koşulların inadına hayatta ve onurlu kalmaya çalıştıklarını gördüm binlerce kadının.Hayret ve saygı ile izlediklerim oldu. Hatta hayatlarını kaleme aldıklarım var. Dağlar eskir onlar eskimez zihnimde benim.Kadın gülüyorsa, çocukların huzurlu olduğuna dair bir önyargı oluşur kafamda.Bir kadın ağlıyorsa, sade kendisi için olacağını hiç düşünmedim. Bunu benim şairliğime verebilirsiniz, ancak, dünyadaki olup bitenler içinde kadını ağlatanların listesini yapın ne demek istediğimi anlayacaksınız.Aç çocuklarına can emziren, ölen çocuğunu sinesine gömen, kıtlıklarda, savaşlarda ve felaketlerde ölüme göğüs geren insanların ekseriyeti kadın.Özellikle Anadolu’dan gördüğümüz gerçeklerden biri de, temizliğin, sofranın, dirliğin, düzenin ve çocuğun en etkili sorumlusunun kadın olduğudur. Hatta, sosyal hayatın ve iş hayatının örgütlenmesinden tutun da sürdürülmesine kadar her aşamadında bir çok görevi ciddiyetle üstlenmişlerdir.Bunlar öyle veya böyle, hepimizin bildiği şeyler.Peki, tüm bunlara karşın kadın aklımızın ve değer yargımızın neresinde?Sorun da bu sorunun tam cevabında işte.Eskiden, ustam Nazım Hikmet’in, “soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen” biçiminde,şiirsel çağrışıma yönelik abartıyı da ekleyerek ifade ettiği “anamız, avradımız, yarimiz” ve “uğruna hapisler yattığımız” kadın insanlıktan razı mı dersiniz?Bence değiller.“Cennet anaların ayakları altındadır” inancına sahip olduğumuz halde, sokak ortasında tekme tokat giriştiğimiz, tek kurşunla yere serdiğimiz, yerlerde sürüklediğimiz insanların kadın olması acı veriyor insana.Kadınların üzerinden daha çok görünürlüğe kavuşan bu tür sorunlar hep söylediğim üzere, insanlık ve insan hakları sorunudur. Bunun çözümü için, kültürel oylumda geleneksel hal almış bilgi ve alışkanlıkların hem bireysel hem toplumsal düzlemde masaya yatırılması gerekmektedir.Yani değiştirilmesi gerekenler ilan edilmelidir.Anne-baba çocuğunu yetiştirirken kişi hak ve sorumlulukları bilincini hakkaniyet esasında öğretmeli, herhangi bir cinsiyetin baskın olmasına sebebiyet vermemelidir.Kanun, kural ve geleneklerdeki, yanlış olan veya hatalı yorumlanan her şey yine kişi hak ve özgürlükleri çerçevesinde düzeltilmelidir.Ayrıca, emeği ve hayatı gasp edilen kadınların, hak arama çabasına hor bakılmamalıdır.Huzur evlerini geçtik, kadın sığınma evlerine olan ve gittikçe artan ihtiyacın ne anlama geldiğini izaha lüzum yok.Bunların hiçbiri, aldığımız eğitimin niteliği, insanı sevebilme cesaretimiz, ekonomik sıkıntılarımız, dünya görüşümüz, inançlarımız ve sabır dahil birçok durumumuzdan bağımsız değildir. Dolayısı ile, kişi, toplum ve devlet eksenli kültürleme süreci başarı ile sürdürülmelidir.Madem bu gün Sekiz Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, özet olarak, bu gün özelinde, yazı, resim veya video paylaşmakla bu sorunun ortadan kalkmadığı görüldü, bundan sonra bir de vicdanımızın sesine kulak verelim derim.Sosyal medya boşluğuna bırakılanlara bir sözüm yok, vicdanından gönlüne, gönlünden aklına yollanan uyarılara ve çağrılara bir bak derim.Bir yerde kadınlar içten gülmeyi unutmuş ise, geriye kalanlar derdine yansın.Yaşanan vefasızlık ve öylesineliktir.Kadını doğurduğuna, büyüttüğüne, ürettiğine, merhamet ettiğine ve hatta doğduğuna pişman eden kişi veya toplumların çilesi tükenmez.Psikolojisi de bozuktur üstelik.
Kadın gülerse…