İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Güreş İhtisas Kulübü’ne kazandırılacak tesisin temel atma törenine katıldı. Eski bakanlardan Sadettin Tantan ile birlikte temeli atan İmamoğlu, tören sonrası gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Gazeteciler, İmamoğlu’na, İBB ve kendisiyle ilgili hemen her soruşturma ve davaya bilirkişi olarak atanan Satılmış B.’yi kamuoyu ile paylaştığı için hakkında yeni bir iddianame düzenlendiğini hatırlattı. Bu duruma ilişkin değerlendirmede bulunan İmamoğlu, “Meselenin, yargıda bu işlerin altına imza atan insanlar olmadığını biliyorum. Beni siyasette devre dışı bırakma çabası gösteren kişinin adı da belli: Sayın Cumhurbaşkanı” dedi.
İmamoğlu, 2019’dan bu yana Cumhurbaşkanı’nın kendisi hakkında benzer hamlelerde bulunduğunu ifade ederek, “Heybeden bahseden kendileri, heybedeki turplardan bahseden kendileri, bu süreçlerin tamamının savcılığına soyunan kendileri” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın süreçle ilgili “Bu yargının işi” şeklindeki açıklamalarını ise “talihsiz ve kötü” olarak nitelendirdi.

“Mertlik Sandıkta Belli Olur”
İmamoğlu, süreçle ilgili olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “mertliğe” davet ettiğini belirterek, “İstediğimiz şu: Mertlik. Mertliğin yeri ne? Sandık. Sandığa gidilir, sandıkta oy kullanılır, millet kimi tercih ediyorsa o koltuğu alır, millete o işin sorumluluğunu hakkını verir.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın doğup büyüdüğü semte atıfta bulunan İmamoğlu, “Kasımpaşa’nın adına yakışır biçimde davranmaya davet ediyorum Sayın Cumhurbaşkanını. Kasımpaşa, mertlik demektir. Kasımpaşa, mert mücadele eden kişi demektir. Biz, mertçe mücadeleye hazırız” ifadelerini kullandı.
“Türkiye Demokrasisini Zedelemiştir”
“Bugün itibariyle savcının oluşan iddianamesiyle, şu anda beşinci siyaset yasağıyla ilgili bir iddianame ya da mahkeme süreci, 25 yılı aşan bir hapis cezasıyla yargılanan bir kişi durumundayım.” diyen İmamoğlu, “Mevzu olan bu mahkemelerin ya da iddianamelerin ya da bu süreçlerin hiçbirisi, bırakın iddianameyi, kaleme bile alınacak işler değil. Bu manada açıkçası meselenin yargıda bu işlerin altına imza atan insanlar olmadığını biliyorum. Beni siyasette devre dışı bırakma çabası gösteren kişinin adı da belli: Sayın Cumhurbaşkanı. Bu konuda, 2019’dan bu yana Cumhurbaşkanı, bu hamleleri birkaç kez daha yapmıştır, denemiştir, normalleştirmiştir. Aynen 2019’da , Yüksek Seçim Kurulu’nu etki altında bırakmak adına, etki altında tutmak adına, ‘Sen 13 bin oyla İstanbul’da seçimi kazanacağını mı zannediyorsun’ diyecek kadar -ki demokraside bir oyla bile seçim kazanılır- o günden bugüne, muhtelif konuşmalarıyla, Türkiye demokrasisini zedelemiştir. Türkiye’nin hukuk sistemini, yargı sistemini, ne yazık ki kötü etkilemiştir. Ve iş, bugünlere gelmiştir. Hala mücadelesini bu alanda sürdürüyor.” diye konuştu.
“‘Ceza Almalı’ Diyor. İnsanları Tehdit Ediyor”
İmamoğlu konuşmasında şunları söyledi:
“Ben de diyorum ki; ben buradayım. Bakın burada Güreş İhtisas Kulübü’nün temelini atıyoruz. Neredeyse 125 senedir bu ülkenin Türk sporuna hizmet etmiş, minderleri burada yine yeni sporcularımız için inşa ediyoruz. Bu minder nedir biliyor musunuz? Bu, er meydanıdır. Bu er meydanıdır ve burada mertçe güreşilir. Kaybetmenin bile mertliği yaşanır bu sporda. Yüzyıllardır böyle, bin yıllardır böyle. Kazanmanın bile erdemli davranışını sergilersiniz bu minderde. Demokrasi de öyle bir şeydir. Seçim kazanılabilir, kaybedilebilir. Mertliğe davet ettim defalarca. Ama tercih başka. Bir de; yani heybeden bahseden kendileri, heybedeki turplardan bahseden kendileri, bu süreçlerin tamamının savcılığına soyunan kendileri. Bunu kendi diliyle ifade ediyor. Ama sonra da ‘Beni ilgilendirmiyor, bu yargının işi’ diyecek kadar da sürece dair talihsiz, kötü açıklamalar yapan da yine kendisi. Mertliğe davet ettiğim kişi ve bugün bu 25 yıla yakın hapis cezasıyla yargılandığım sürece dair, aynı zamanda 5 kez siyasi yasak getirilmeye çalışılan kişi olarak ben diyorum ki, bütün bunların arkasında Sayın Cumhurbaşkanı var. Ben demiyorum, kendi diyor. Gizlilik kararı olan mahkeme süreçlerinin her bir dosyasının bildiğini kendi iddia ediyor. Heybedeki turplardan kendisi bahsediyor. ‘Ceza almalı’ diyor. İnsanları tehdit ediyor. Sanatçıyı, iş insanını, siyasetçiyi… Kimse konuşmasın istiyor. Böyle bir şey olabilir mi?”
“Milletimize ve Milletimizin Geleceğine Yazık Ediyorsunuz”
“Bu bağlamda inanın, yani o iddianame ve yazılanlar vesaire, benim hiç umurumda değil. Vız gelir tırıs gider. Mesele, budur. Mesele, bir kişidir. Mesele, süreçteki mücadelenin esas sahibidir. Mertçe yapılmayan mücadelenin sahibidir. Benim baktığım odak odur. Bu arada bahsi geçen konudaki dört gazeteci dostumuza da geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Yazık. Yazık, günah. Bu ülkenin geleceğine yazık. Sakın milletimize ekonomiyle, üretimle, sosyal refahla ilgili cümleler kurmasınlar. Bütün sorumluları kendileridir. Böyle tutum ve tavır aldıkları sürece, ülkemizin iyi olması, düze çıkması da mümkün değildir. Nokta. Adaletin olmadığı, hukukun işlemediği, metçe mücadelenin ve demokrasinin olmadığı yerde sermaye de gelmez, üretim de olmaz, hiçbir şey olmaz. Kendisini aldatmasın. Milletimize ve milletimizin geleceğine yazık ediyorsunuz. Yazık ediyorsunuz. Nokta.”

“TÜSİAD Konuşmuştur, Konuşacak”
“Memleketini dert edinen herkes konuşacak. Konuşmak, bu ülkede ne zamandır suç oldu? Ağzından çıkan her kelimeyle insanlar, FETÖ terör örgütü sürecinde teker teker hapse atılırken, sonrasında da ‘Yahu biz buna nasıl aldandık? Böyle bir aldanma sürecine nasıl dahil olduk? Bir şey yokmuş ki, bunların hepsi haklıymış’ denmedi mi? Dendi. Şimdi; konuşana yargı sopası. Adı iş dünyası. Yarın başka sivil toplum kuruluşları ya da başka kurum, kuruluşlar ya da bireyler, sanatçılar, çocuklar, gençler… Böyle bir şey olabilir mi? Tweet at, yarın sabah gelsin evine, kapına dayansın. Böyle bir şey olabilir mi yahu? Akıl tutulması. Hangi çağdayız? Kimi korkutuyorsunuz? TÜSİAD konuşmuştur, konuşacak. Başkaları da konuşacak. Yani diğer iş dünyası kuruluşları, Ekrem İmamoğlu’na yapılan bu yargı süreçleri, bu saldırı, bu taciz kendine yapılırsa mutlu mu olacak mesela? Mutlu olacak mı? ‘Aa ne güzel, doğru yapıyorlar’ mı diyecek? Diğer kurum, kuruluşlara sesleniyorum. Ekrem İmamoğlu’na yapılan, İstanbul’a yapılan bu yargı tacizi süreci, o kurum kuruluşların içinde olan insanlara, kişilere sesleniyorum buradan. Ben yüzlerine bakarak sesleniyorum: Size yapılsa, ailenize yapılsa, kuruluşunuza yapılsa mutlu mu olacaksınız? Olmayacaksanız, siz de ses çıkartmalısınız. Bugün ona yapılan, yarın size yapılacaktır. Bu yargı düzeni süreci, bu bozuk düzen olduğu sürece, herkes tehdit altındadır.”
“O bakımdan ‘TÜSİAD konuşmuş’; konuşacak. Yargılanacaklar veya işte suç duyurusunda bulundular veya şu iddianame yazılacak falan.. Vallahi ben olsam, TÜSİAD’ın içinde kaç tane üye var? Hepsi tek tek olur mu? Ben olsam içlerinde, konuşurum. Hepsi tek tek. Ha diğeri konuşmuyor veya öbürü konuşmuyor, siyaseten yakın… O da başını öne eğip gezecek toplumun içerisinde. Hatta gezemeyecek. Kendini aldatmış olacak. Konuşmayalım! Doğruları konuşmayalım. ‘Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlar.’ Yalan. Böyle bir atasözü yok. Böyle bir atasözü, bu canım topraklara yakışmaz. Bu güzelim topraklara ne Rize’ye yakışır, ne Sivas’a yakışır, ne Diyarbakır’a, ne Van’a, ne Edirne’ye, ne Muğla’ya. Ne demek yahu ‘Dokuz köyden kovacaklar doğru söyleyenleri.’ Doğru söyleyen Ekrem İmamoğlu’nu, şu durduğu yerden bir milim kimse esnetemez. Hiçbir vatandaşımızda esnemez. Ben öyle biliyorum.”
“TÜSİAD, Bildiği Doğruları Söylemiş”
“Ben onun için vatandaşıma aşığım. Memleketime, milletime aşığım. Onun için TÜSİAD, bildiği doğruları söylemiş. Söyleyecek; hakkıdır, hukukudur. Veya başka bir kurum… Söylemeli. Ne yapalım yani? ‘Yok canım enflasyon yok. Her şey güllük gülistanlık. Emekliler mutlu. Dar gelirler mutlu. İşsizlik diye bir şey de yok. Yurt dışına isteyen gidip vizesini alıyor, gidiyor.’ Böyle mi diyelim yani? Yalan mı konuşalım? Bu ülkede eğer öyle bir söz varsa, onu çöpe attık: Yalan söyleyeni dokuz köyden kovarlar, doğru söyleyen değil. Yalan söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Kovulmak istemeyen, doğruyu söylesin bu ülkede. Bu ülke, doğru söyleyeni sever. Cesur olanı, mert olanı sever. Bu millet, 86 milyon insanımız cesur olanı, mert olanı sever. Doğruluğa ve dürüstlüğe davet ediyorum herkesi, söz söylemede de cesur olmaya davet ediyorum herkesi.”